TTK’ya göre Gemilere Türk Bayrağı Çekilmesine İlişkin Suç Oluşturan Fiiller

Giriş

Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki en önemli ulusal sembolüdür. Bu nedenle, Türkiye bayrağı altında seyahat eden gemilere yönelik hukuki düzenlemeler büyük bir titizlikle ele alınmış; bayrağın yanlış veya yasa dışı kullanımını önlemek amacıyla, Türk Ticaret Kanunu (TTK) çerçevesinde cezai hükümler öngörülmüştür. Bayrak çekme hakkına dair düzenlemeler, milli kimliğin korunması ve Türkiye’nin denizcilik alanındaki itibarını sürdürmesi açısından büyük bir önem taşır.

A. Suç Oluşturan Fiiller

1. Kanuna Aykırı Şekilde Bayrak Çekmek (TTK. m. 947)

Türk Ticaret Kanunu’na göre, Türkiye vatandaşı olmayan veya kanunen Türk Bayrağı çekme hakkı bulunmayan gemiler, Türk Bayrağı çekemez. Türk Bayrağı çekme hakkı olmamasına rağmen bu bayrağı taşıyan veya bayrak çekmesi gereken durumlarda başka bir devletin bayrağını çeken kaptan, altı aya kadar hapis veya adli para cezasıyla karşı karşıya kalır. Bu hüküm, Türk Bayrağı’nın yanlış veya haksız kullanımını önlemek amacıyla getirilmiştir.

2. Gemi Tasdiknamesi veya Bayrak Şahadetnamesi Almadan ve Bulundurmadan Bayrak Çekmek (TTK.m. 948)

Türk Ticaret Kanunu’nun 948. maddesinde, Türk Bayrağı çekme hakkını ispat eden bir belge olan gemi tasdiknamesini veya onun onaylı suretini ya da bayrak şahadetnamesini almayan ve gemide bulundurmayan kaptanlara ceza öngörülmüştür. Gemi tasdiknamesi, Türk Bayrağı çekme hakkının yasal bir ispatı niteliğindedir. Türk Bayrağı taşıyan tüm gemilerde bu tasdiknamenin veya onaylı suretinin bulundurulması zorunludur. Tasdikname veya şahadetname olmaksızın bayrak çeken kaptan dört aya kadar hapis veya iki yüz güne kadar adli para cezası alabilir. Benzer şekilde, tasdikname veya şahadetnameyi gemide bulundurmayan kaptan ise iki aya kadar hapis veya yüz güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.  Bu zorunluluk, geminin yasal statüsünün açıkça belgelenmesini sağlar ve bayrak taşıma hakkının denetlenmesini mümkün kılar. Belgelerin olmaması, geminin kimliğine ve milli aidiyetine dair belirsizlik yaratacağından, hukuki sorunlara neden olabilir.

3. Türk Limanlarına Giriş ve Çıkışlarda  ve Harp Gemileri ile Sahil İstihkâmları Önünde Bayrak Çekmemek (TTK.m. 949)

Türk limanlarına girerken veya çıkarken, ayrıca harp gemileri ve sahil istihkâmları önünde bayrak çekmemek, TTK kapsamında suç sayılmıştır. Bu zorunluluk, milli güvenliği sağlama ve Türkiye’nin denizlerdeki egemenliğini temsil etme amacı taşır. Bir geminin Türkiye karasularına girerken bayrak çekmemesi, hem yasal bir ihlal hem de milli kimliğe saygısızlık olarak değerlendirilir. Bu nedenle, Türk limanlarına girerken veya çıkarken veya harp gemileri ve sahil istihkâmları önünde bayrak çekmeyen ticaret gemisi kaptanı üç aya kadar hapis veya adli para cezasına tabi tutulur.

4. Geminin Adının ve Bağlama Limanını Yazmamak (TTK.m. 950)

Sicile kayıtlı bir geminin bordasının her iki yanına adının, kıçına da adı ve bağlama limanının usulüne uygun olarak yazılması gerekmektedir. Geminin kimliğini belirten bu bilgiler, geminin yasal olarak tanımlanabilmesini sağlar. Bu zorunluluğa uymayan kaptanlar ise üç aya kadar hapis veya adli para cezası ile karşı karşıya kalır. Özellikle deniz taşımacılığı gibi küresel bir alanda, geminin kimliğini net bir şekilde belirten bu tür tanımlamalar, uluslararası güvenlik ve denizcilik düzeni açısından kritik bir önem taşır. Gemiye ait temel bilgilerin eksiksiz şekilde yazılması, geminin izlenebilirliğini ve güvenliğini artırır.

B. Suç Oluşturan Bu Fiillerin Kasten İşlenmesi Şartı (TTK.m. 951)

TTK, bu suçlardan cezaya hükmedilebilmesi için fiilin kasten işlenmiş olması gerektiğini belirtir. Bu, bayrak çekme hakkını ihlal eden, tasdikname bulundurmayan veya yanlış bayrak taşıyan kaptanın, bu fiilleri bilerek ve isteyerek işlemiş olması durumunda ceza alabileceği anlamına gelir. Kaptanın ihlal teşkil eden bu fiillerde kasıt unsuru taşıması, ceza sorumluluğunun belirlenmesinde önemli bir etken olarak kabul edilir.

C. Bayrak İhlallerinde Suçun Yer ve Kişi Bağımsızlığı (TTK.m. 952)

Bayrak çekme hakkına aykırı davranışlar, suçun işlendiği yerden bağımsız olarak cezalandırılır. Buna göre bu ihlaller yabancı bir ülkede veya açık denizde işlenmiş olsa dahi suç teşkil eder. Üstelik bu tür ihlalleri yapan kaptan Türk vatandaşı olsun veya olmasın cezaya tabi tutulur. Türkiye’nin deniz ticaretinde ulusal kimliğini koruma amacı güden bu düzenleme, Türk Bayrağı’nın kullanımının sıkı denetim altında tutulmasını sağlar. Türkiye’nin denizlerdeki itibarını korumaya yönelik bu hüküm, kanun uygulayıcılarının yargı yetkisinin yerel sınırların ötesine geçmesine olanak tanır.

Sonuç

Türk Ticaret Kanunu, Türkiye bayrağı altında seyreden gemilerin yasal statülerini ve bu statüyü belgeleyen bayrak çekme hakkını koruma altına almıştır. Gemi kaptanlarının Türk Bayrağı’nı çekme hakkını ihlal etmesi, yasal açıdan ciddi yaptırımlarla karşılanmaktadır. Geminin bulunduğu liman ister Tuzla, ister Dilovası, ister Zeytinburnu ister İstanbul ister İzmir olsun fark etmez. Bu konuda deniz ticaret hukukuna vakıf bir uzmandan veya avukattan hukuki destek alınabilir. Bayrak taşıma hakkının doğru ve usulüne uygun şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla getirilen bu hükümler, milli çıkarların korunmasını ve denizlerdeki düzeni sağlamayı amaçlamaktadır. Türk Bayrağı’nı çeken her geminin yasal bir sorumluluğu ve saygın bir temsil gücü bulunmaktadır. Bu nedenle, TTK’nın bayrak çekme hakkına dair hükümleri, milli kimliği koruma ve uluslararası denizcilikte yasal güvenliği sağlama açısından kritik bir rol oynar. (Tuzla Avukat)

Read More

Türk Ticaret Kanunu’na Göre Gemilerin Tanımı, Hukuki Statüsü ve Bayrak Çekme Hakları

Giriş

Ticari denizcilikte, gemilerin tanımı, kullanımı ve ilgili hukuki sorumluluklar, TTK’nın 931 ile 946. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, deniz ticaretinin önemli bir parçası olan gemilerin tanımını, hukuksal statüsünü ve tarafların yükümlülüklerini belirlemektedir.

1. Geminin Tanımı ve Ticaret Gemisi Statüsü (TTK m. 931)

Türk Ticaret Kanunu’na göre gemi, suda hareket etme yeteneğine sahip, yüzme özelliği bulunan, pek küçük olmayan her araç olarak tanımlanır. Kendiliğinden hareket edemese bile, suda yüzmesi ve hareket edebilmesi amaçlanan bu araçlar “gemi” kabul edilir. Eğer bu gemi ekonomik bir menfaat sağlama amacıyla tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılıyorsa, “ticaret gemisi” sayılır. Kimin adına ya da hesabına kullanıldığına bakılmaksızın bu nitelikteki tüm gemiler, ticaret gemisi statüsüne girer.

2. Geminin Elverişliliği (TTK m. 932)

Gemi, denize, yola ve yüke elverişli olmalıdır. Gemi, yolculuk sırasında olası tehlikelere karşı koyabilecek niteliklere sahip olmalı ve gerekli donanımlara, mürettebat yeterliliğine sahip bulunmalıdır. Bir gemi, gövde, donatım, makine, kazan gibi ana unsurlarıyla, yapacağı yolculuk sırasında karşılaşacağı deniz tehlikelerine (anormal tehlikeler hariç) karşı dayanıklıysa “denize elverişli” kabul edilir. Gemi, teşkilatı, yakıtı, kumanyası, yükleme durumu ve mürettebatın sayısı ve yeterliliği bakımından yolculuğun tehlikelerine uygun olduğu takdirde yola elverişli” sayılır. Soğutma tesisatı dâhil, yük taşımaya uygun şekilde donatılmışsa “yüke elverişli” olur.

3. Tamir Kabul Etmez ve Tamire Değmez Gemi (TTK m. 933):

Bir geminin tamir edilemez hale gelmesi ya da tamir masraflarının aşırı olması halinde, gemi tamir kabul etmez veya tamire değmez olarak sınıflandırılır.

Tamir kabul etmez gemi, bulunduğu yerde tamir edilmesi mümkün olmayan ve tamir edilebileceği bir limana götürülemeyen gemi olarak tanımlanır. Bu tür bir gemi, ciddi hasar görmüş olabilir ve tamir edilmesi teknik olarak imkansızdır. Bu durum, geminin fiziki durumunun tamir edilemeyecek kadar kötü olduğunu gösterir. Örneğin, bir geminin gövdesinde ağır bir hasar varsa ve denizde güvenle bir limana götürülemiyorsa, bu gemi tamir kabul etmez olarak kabul edilir.

Tamire değmez gemi ise, tamir giderlerinin geminin önceki değerinin dörtte üçünü aşması durumunda tanımlanır. Bu hesaplama, geminin yolculuk sırasında veya başka bir zaman diliminde denize elverişsiz hale gelmeden önceki değerine dayanır. Örneğin, bir geminin ağır bir kaza geçirmesi sonucu onarım masrafları geminin eski değerinin büyük bir kısmını aşarsa, bu gemi tamire değmez olarak kabul edilir. Bu durumda, tamir edilmesi ekonomik olarak mantıklı görülmez ve sigorta şirketleri genellikle gemiyi perte çıkarır. Burada önemli olan, tamir maliyetinin ekonomik açıdan geminin yeniden işler hale getirilmesine değmeyecek kadar yüksek olmasıdır.

Bu düzenlemeler, gemi sahiplerinin büyük finansal kayıplar yaşamaması ve sigorta şirketlerinin gemi değerlendirmeleri açısından önemli kriterler sunar. Bu ayrımlar, geminin ekonomik ve operasyonel değerlendirilmesinde kritik rol oynar. Gemi sahipleri ve deniz sigortacıları için, geminin tamir edilebilir olup olmadığını belirlemek, ticari kararlar açısından önemli bir aşamadır.

4. Gemi Adamları (TTK m. 934)

Türk Ticaret Kanunu’nun 934. maddesine göre, “gemi adamları” terimi gemide çalışan tüm personeli kapsar. Bu tanım, geminin yönetim ve operasyonel görevlerini yerine getiren kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide çalıştırılan diğer kişileri içerir. Gemi adamları, geminin güvenli ve düzenli bir şekilde işletilmesinden sorumludur. Bu kişiler arasında kaptan, geminin yönetiminden sorumlu en üst düzeydeki kişi olarak görev yapar, zabitler ise kaptana yardımcı olur ve teknik işleri yürütür.

5. TTK’nın Deniz Ticaretiyle İlgili Hükümlerin Uygulama Alanı ve İstisnalar(TTK m. 935)

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 935. maddesi, deniz ticareti ile ilgili hükümlerin hangi gemilere uygulanacağını ve hangi gemilerin bu hükümlerden muaf tutulacağını düzenlemektedir. Madde 935, deniz ticaretinin temelini oluşturan ticaret gemileri için genel düzenlemeler getirirken, belirli türde gemiler için özel istisnalar da tanımlamaktadır.

a. Genel Uygulama Alanı:

Ticaret Gemileri: Madde 935’in birinci fıkrası, TTK’nın deniz ticaretiyle ilgili hükümlerinin ticaret gemileri üzerinde uygulanacağını belirtir. Ticaret gemileri, deniz yoluyla ekonomik kazanç sağlama amacı taşıyan ya da bu amaca tahsis edilen gemilerdir. Bu tür gemiler, yük veya yolcu taşımacılığı gibi ticari faaliyetlerde bulunur ve deniz ticareti hükümlerine tabidir. Ticaret gemileri, hem ulusal sularda hem de uluslararası sularda Türk Ticaret Kanunu’nun getirdiği yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır.

Ticaret Gemileri için Kapsam: Ticaret gemileri, bu kanunun deniz ticaretine dair hükümlerinin tümünü uygulamak ve deniz alacakları, çatma, kurtarma ve kaptanın yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemelere uymak zorundadır. Aksi kanunlarda belirtilmedikçe, bu hükümler ticaret gemileri için geçerlidir.

b. İstisnalar:

Madde 935’in ikinci fıkrası, ticaret gemisi statüsünde olmayan ve farklı amaçlarla kullanılan gemilere uygulanacak özel hükümleri düzenlemektedir. Bu gemilere yönelik getirilen istisnalar, deniz hukuku alanında farklı statü ve sorumluluklar doğurur.

aa) Sadece Gezinti, Spor, Eğitim, Öğretim Ve Bilim Amaçlarına Tahsis Edilmiş Gemiler

Yalnızca gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilimsel araştırma amacıyla kullanılan yatlar ve denizci yetiştirme gemileri, ticari faaliyetlere katılmadıkları sürece, TTK’nın tüm hükümlerine tabi değildir. Ancak, bu gemilere Gemi,” “Kaptan,” “Gemi Alacaklarıgibi deniz hukuku başlıklarıyla ilgili düzenlemeler ve özellikle çatma ve kurtarma hükümleri uygulanır. Bunun yanında, donatanın gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluklarına ilişkin Madde 1062 de bu gemiler için geçerlidir.

Bu tür gemiler, ticari amaç gütmedikleri için deniz ticareti hükümlerinin dışında bırakılmakta, ancak denizde meydana gelebilecek çatma ve kurtarma gibi durumlarda bu gemilere ticaret gemileri ile benzer sorumluluklar yüklenmektedir.

bb) Kamu Hizmetine Tahsis Edilen Devlet ve Askeri Gemiler:

Kamu hizmetine tahsis edilen devlet gemileri, askeri gemiler ve yardımcı gemiler de deniz ticareti kanununun birçok hükmünden muaftır. Bu gemiler ticaret gemisi olarak değerlendirilmediği için, ticari sorumluluklar ve borçlardan doğan deniz alacaklarına karşı sınırlı sorumluluk hükümleri gibi yükümlülüklerden muaftırlar. Ancak, devlet gemileri de denizde yaşanacak çatma ve kurtarma durumlarına ilişkin hükümlere tabi tutulur. Özellikle, uluslararası sularda kamu hizmeti yürüten bu gemilerin ticaret gemisi statüsünde olup olmayacağı, uluslararası hukuk ve devletler arası anlaşmalar çerçevesinde şekillenir.

cc) Yabancı Devlet veya Vatandaşlarına Ait Türkiye’de İnşa Edilen Gemiler:

Türkiye’de inşa edilmekte olan ve yabancı bir devlete veya onun vatandaşlarına ait gemilere TTK’nın belirli hükümleri uygulanabilir. Bu gemiler için Türk Ticaret Kanunu’nun bayrak şahadetnamesi (944. madde 2. fıkra ve 945, 947, 948, 949. maddeler), gemi sicili (955, 956, 973, 991. maddeler), kanuni ipotek (1013. madde) ve yapı hâlinde bulunan gemiler üzerindeki haklara ilişkin hükümler (1054-1058. maddeler) uygulanır. Yani, Türkiye’de inşa edilen yabancı bir gemi, bayrak tescili, sicil kaydı ve ipotek gibi işlemler için Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabidir. Ancak, bu gemilere TTK hükümleri sadece nitelikleriyle bağdaşan ölçüde uygulanır.

Sonuç itibariyle 935. madde, deniz ticaretine ilişkin hükümlerle ticaret gemilerini kapsarken, ticari faaliyette bulunmayan yatlar, eğitim gemileri ve kamu hizmetine tahsis edilmiş devlet gemilerine farklı hükümler getirir. Bu ayrım, deniz ticaretinin karmaşık yapısını düzenlerken, ticari kazanç sağlayan gemilerle kamu hizmeti veya kişisel amaçlar için kullanılan gemilerin farklı sorumluluk ve haklara tabi olmasını sağlar. Örneğin, bir yat yalnızca eğlence amacıyla kullanılıyor olsa da, denizde meydana gelebilecek bir çatma veya kurtarma durumunda ticaret gemisi gibi sorumlu tutulabilir.

6. Gemilerin Hukuki Statüsü ve Sicil Kaydı (TTK m. 936)

Gemiler, Türk Ticaret Kanunu uyarınca taşınır mal statüsündedir. Ancak bazı durumlarda, taşınmazlara ilişkin hükümler de gemilere uygulanabilir. Bu durumlar, geminin sicile kaydı ve hukuki işlemleri açısından önem taşır.

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 937. maddesinin ikinci fıkrası, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) bazı maddelerine atıfta bulunarak, belirli hallerde gemilerin “taşınmaz” olarak kabul edileceğini ve gemi sicilinin “tapu sicili” gibi değerlendirileceğini açıklar. Bu düzenleme, gemilerin özellikle mülkiyet, rehin ve ipotek gibi hukuki işlemlerde taşınmaz mal statüsüne benzer bir şekilde işlem görmesini sağlar. Gemilerin taşınmaz olarak kabul görülmesi gerektiğine ilişkin atıf yapılan TMK maddeleri şu şekildedir;

Türk Medeni Kanunu Madde 429(1)(2) : Bu madde, taşınmaz malvarlığına ilişkin yönetim ve tasarruf yetkilerini düzenler. Madde 429(1)(2) bendi, gemilere de uygulanabilecek bir taşınmazın yönetimi ve idaresini elinde bulunduran kişinin bu varlığı, mülkiyet hakkını koruyacak şekilde nasıl kullanacağını ve hangi durumlarda başkalarının bu taşınmaz üzerindeki haklarının devreye gireceğini düzenler. Gemiler açısından, tamamlanmış veya yapı hâlindeki gemilerde mülkiyet hakkına sahip olan kişinin bu hakkı yönetimi sırasında dikkat etmesi gereken sorumluluklar, taşınmazlara benzer şekilde ele alınır. Yani, gemi üzerinde yapılan hukuki işlemler, taşınmaz işlemleri gibi sıkı düzenlemelere tabidir.

Türk Medeni Kanunu Madde 444 : Bu madde, taşınmazların korunmasına ilişkin düzenlemeler içerir. Bu madde, taşınmaz mallar üzerindeki hakların korunması için alınabilecek önlemlerden ve mülkiyet sahibinin bu hakları devretme veya kullanma şekillerini düzenler. Gemiler, bu düzenleme kapsamında değerlendirildiğinde, gemi siciline kayıtlı olan bir geminin mülkiyet hakları, taşınmazlarda olduğu gibi korunur. Sicile kayıtlı olan gemi üzerindeki haklar, güvence altına alınmış olur ve hukuki işlemler sırasında bu hakların nasıl devredileceği belirlenir.

Türk Medeni Kanunu Madde 523 : Bu madde, taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkının teminat altına alınması ve devrine yönelik hükümlerdir. Bu madde, taşınmazların mülkiyetinin devri sırasında yapılması gereken işlemleri belirler. Gemilere uygulandığında, gemi siciline kayıtlı olan bir geminin mülkiyet devri sırasında aynı hükümler geçerli olur. Özellikle yapı halinde olan veya tamamlanmış gemilerin mülkiyeti, tıpkı bir taşınmaz mülk gibi devredilebilir, rehin edilebilir veya ipotek altına alınabilir.

Türk Medeni Kanunu Madde 635 : Bu madde, taşınmazlar üzerindeki ipotek hakkını düzenler. Bu madde, taşınmaz bir malın ipotek altına alınabilmesi için gerekli şartları ve bu sürecin nasıl yürütüleceğini belirler. Gemiler açısından, yapı hâlindeki veya tamamlanmış gemiler üzerinde de ipotek işlemleri yapılabilir. Gemi sicili, taşınmazlarda kullanılan tapu siciline benzer şekilde bu hakların kaydedildiği ve ipotek işlemlerinin yapıldığı bir sicil defteri işlevi görür. Yani, bir gemi üzerine ipotek koyulacaksa, bu işlem tıpkı bir taşınmaz üzerindeki ipotek işlemi gibi yürütülür ve gemi siciline kaydedilir.

Gemi Sicilleri ve Tapu Sicili Benzerliği: TTK 937(2) uyarınca, gemi sicilleri, taşınmazlar için kullanılan tapu sicili gibi değerlendirilir. Yani, geminin mülkiyetinin devri, ipotek işlemleri ve rehin gibi hukuki işlemler, sicile kaydedilen ve oradan takip edilen işlemler olacaktır. Bu durum, gemilere taşınmazlara benzer bir hukuki güvence sağlar.

Türk Medeni Kanunu’na yapılan bu atıflar, gemilerin bazı durumlarda taşınmaz statüsünde kabul edilerek, özellikle sicil, mülkiyet ve ipotek işlemlerinde taşınmaz hükümlerine tabi tutulmasını sağlar. Gemiler, taşınır mallar olarak kabul edilse de, bu özel düzenleme ile mali ve hukuki işlemler açısından taşınmazlar gibi işlem görürler. Sicile kayıtlı olan gemiler üzerinde mülkiyet, ipotek ve rehin gibi işlemler, tapu siciline benzer şekilde gemi sicilleri üzerinden yürütülerek güvence altına alınır. Bu durum, gemilerin hukuki işlemlerde daha güvenli ve düzenli bir şekilde işlem görmesini sağlar.

7. Geminin Kimliği ve Bayrağı (TTK m. 938-946)

Gemilerin kimliği, sahip oldukları isim ve bayrak ile tanımlanır. Türk Ticaret Kanunu’nun 938 ile 946 maddeleri, gemilere verilen isim, bayrak çekme hakkı ve bağlama limanına ilişkin kuralları belirleyerek, Türk gemilerinin uluslararası hukuktaki statüsünü güvence altına alır. Türk Bayrağı çekme hakkı yalnızca Türk vatandaşlarına ve Türk şirketlerine tanınmıştır ve geminin bu bayrağı taşıyabilmesi için özel hükümler getirilmiştir.

a. Geminin Adı

aa. Seçme Serbestisi (TTK m. 938)

Türk Ticaret Kanunu’nun 938. maddesi uyarınca, geminin ilk Türk maliki, gemiye dilediği adı vermekte serbesttir. Ancak, bu isimlendirme serbestisi, geminin adının diğer gemilerle karışıklığa yol açmayacak şekilde benzersiz olması şartına bağlıdır; böylece, deniz taşımacılığında gemilerin kolayca ayırt edilebilir olması sağlanır. Eğer malik, geminin adını değiştirmek isterse, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan izin almalıdır. Bu durumda, değiştirilen gemi adı sicil kayıtlarında da güncellenir.

bb. Gövde Üzerine Yazılma Zorunluluğu (TTK m. 939)

Geminin adı, Türk Ticaret Kanunu’nun 939. maddesi uyarınca, sicile kayıtlı her geminin bordasının her iki tarafına ve kıç kısmına, silinmez, bozulmaz ve kolayca okunabilecek harflerle yazılmalıdır. Kıç kısmına ayrıca geminin bağlama limanı da yazılmalıdır. Bu düzenleme, denizcilikte gemilerin tanınmasını kolaylaştırır ve geminin sicil kaydında belirtilen bilgilerle doğruluğunu sağlar.

b. Geminin Bayrağı

aa. Türk Bayrağını Çekme Hakkı ve Yükümlülüğü (TTK m. 940)

Her Türk gemisi, Türk Bayrağı çekme hakkına sahiptir ve bu bayrağı çekmekle yükümlüdür. TTK’nın 940. maddesine göre, geminin yalnızca Türk vatandaşlarına veya belirli koşulları sağlayan Türk şirketlerine ait olması gerekmektedir. Bu koşulların detaylandırılması, Türk bayrağını çekme hakkına sahip gemilerin milliyetini ve hukuki statüsünü belirleyerek uluslararası hukukta tanınmalarını sağlamaktadır.

Türk Gemisi Statüsü:

Paylı Mülkiyet: Birden fazla kişiye ait olan gemilerde, payların çoğunluğunun Türk vatandaşlarına ait olması şartıyla gemi Türk gemisi olarak kabul edilir.

Elbirliğiyle Mülkiyet: Gemi, birden fazla kişinin ortak mülkiyetinde ise, mülkiyet hakkına sahip kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması koşuluyla gemi Türk gemisi sayılır.

Tüzel Kişiliklere Ait Gemiler: Türk Ticaret Kanunu’na göre tüzel kişiliğe sahip kuruluş, kurum, dernek ve vakıfların mülkiyetindeki gemilerin Türk Bayrağı çekebilmesi için, yönetim organında bulunan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması gereklidir.

Türk Ticaret Şirketlerine Ait Gemiler: Türk ticaret şirketlerine ait gemilerde, şirketi yönetmeye yetkili kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması ve şirket sözleşmesinde oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması gerekmektedir. Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ise, payların çoğunluğunun nama yazılı olması ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı olması şartıyla gemi Türk Bayrağı çekebilir.

Donatma İştiraklerine Ait Gemiler: Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin mülkiyetindeki gemilerde ise, payların yarısından fazlasının Türk vatandaşlarına ait olması ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması durumunda Türk Bayrağı çekme hakkı tanınır.

bb. İstisnalar (TTK m. 941)

Türk Ticaret Kanunu’nun 941. maddesine göre, belirli şartlar altında Türk Bayrağı çekme hakkına sahip bir gemi yabancı bayrak çekme izni alabilir. Eğer Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedecek kişilere devredilen bir Türk gemisi, en az bir yıl süreyle kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmışsa, malikin talebi üzerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bu geminin yabancı bayrak çekmesine izin verebilir. Bu izin süresince veya izin sona ermediği sürece gemi Türk Bayrağı çekemez. Türk bayrağı olmayan bir gemi ise Türk bayrağı çekme hakkına sahip kişilere en az bir yıl süreyle devredilmişse, malikin izniyle Türk Bayrağı çekmesine izin verilebilir; ancak, bu gemi her iki yılda bir şartları sağladığını belgelendirmek zorundadır ve Bakanlık tarafından özel bir sicile kaydedilir.

cc. Türk Bayrağı Çekme Hakkının Kaybedilmesi (TTK m. 942)

Türk Ticaret Kanunu’nun 940 ve 941. maddelerinde belirtilen koşulların ortadan kalkması durumunda gemi Türk Bayrağı çekme hakkını kaybeder. Bu durumda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na derhal bildirimde bulunulmalıdır. Bakanlık, geminin Türk Bayrağı çekme hakkını en fazla altı ay daha devam ettirme izni verebilir; bu sürenin sonunda gemi, artık Türk Bayrağı çekemez.

dd. Hakkın İspatı

Gemi Tasdiknamesi (TTK m. 943): Türk Bayrağı çekme hakkının ispatı, gemi tasdiknamesi ile sağlanır. Gemi tasdiknamesi alınmadıkça gemi Türk Bayrağını çekemez. Gemi yolculuğu sırasında gemi tasdiknamesi veya sicil müdürlüğünce onaylanmış bir özeti ya da bayrak şahadetnamesinin gemide bulundurulması zorunludur.

Bayrak Şahadetnamesi (TTK m. 944): Türkiye dışında bulunan bir gemi, Türk Bayrağı çekme hakkını elde ederse, bulunduğu yerdeki Türk konsolosluğu tarafından verilen “bayrak şahadetnamesi” gemi tasdiknamesi yerine geçer ve bu belge en fazla bir yıl geçerlidir. Türkiye’de yapılmış, fakat Türk Bayrağı çekme hakkı olmayan gemilere, teslim edileceği yere kadar geçerli olmak üzere bayrak şahadetnamesi verilebilir. Ayrıca, 941’inci maddenin ikinci fıkrası ve 942’nci maddede belirtilen hallerde, bayrak şahadetnamesi izin süresi için geçerli olmak üzere düzenlenir.

Muafiyet Durumları (TTK m. 945): 18 gros tonilatodan küçük gemiler ve 935’inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan yatlar ve eğitim gemileri gibi özel amaçlı gemiler, gemi tasdiknamesine ve bayrak şahadetnamesine gerek olmaksızın Türk Bayrağı çekebilirler.

c. Geminin Bağlama Limanı (TTK m. 946)

Bir geminin bağlama limanı, geminin seferlerinin yönetildiği yerdir. Bu liman, geminin sicil kayıtlarında belirtilir ve geminin kıç kısmına ad ile birlikte yazılması zorunludur. Bağlama limanı, geminin operasyonel merkezini ifade eder ve hem yasal hem de operasyonel süreçlerde geminin kimlik bilgilerinin tamamlayıcı bir parçası olarak görülür.

Türk Ticaret Kanunu’nun bu düzenlemeleri, Türk gemilerinin kimliklerini ve bayrak haklarını uluslararası hukukta tanınan bir güvence altına alır. Gemilerin adlandırılması, bayrak çekme hakkı ve bağlama limanı gibi unsurlar, gemilerin milliyetini, hukuki statüsünü ve deniz ticaretinde sahip oldukları yasal hakları belirlemekte önemli rol oynar. Bu düzenlemeler sayesinde, Türk Bayrağı altında seyreden gemilerin statüsü korunur ve ilgili prosedürlerle uluslararası sularda yasal güvence sağlanır.

Sonuç

Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddeleri, deniz ticaretinde gemilerin tanımı, hukuki statüsü ve tarafların sorumluluklarını net bir şekilde düzenler. Gemi sahipleri, donatanlar ve mürettebatın yükümlülükleri açıkça tanımlanmış olup, bu sorumluluklar deniz ticaretinin güvenli ve düzenli bir şekilde işlemesini sağlar. Bir makale önerisi.

ÖNEMLİ HATIRLATMA – Tuzla Avukat

Gemilerin tanımı, hukuki statüsü ve bayrak çekme hakları konusunda gemi sahiplerinin ve ilgili diğer tarafların haklarını koruyabilmeleri ve yasal süreçlerin herhangi bir aksamaya mahal vermeksizin sorunsuz şekilde ilerleyebilmesi için alanında uzman bir hukuk danışmanı veya ile çalışmaları önem arz eder. Geminin bulunduğu liman ister Tuzla, ister Dilovası, ister Zeytinburnu ister İstanbul ister İzmir olsun fark etmez. Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddelerine uygun hareket edilmediğinde doğabilecek hukuki ve mali sonuçları minimize etmek amacıyla uzman bir destek almak, gelecekte yaşanabilecek olası problemleri en aza indirgeyecektir.

Read More

Gemilerin İhtiyati Haczi

Giriş

Deniz ticaretinin karmaşık ve dinamik yapısı, alacaklıların haklarını koruyabilmesi ve gemiler üzerindeki taleplerini güvence altına alabilmesi için özel tedbirlerin alınmasını gerektirir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352 ila 1381. maddeleri, deniz alacaklarının teminat altına alınabilmesi için gemiler üzerinde ihtiyati haciz uygulanmasını detaylı şekilde düzenlemektedir. Bu hükümler, gemi sahipleri, kiracılar, mürettebat, yük sahipleri ve diğer ilgili taraflar arasında deniz ticareti faaliyetlerinden doğan taleplerin karşılanabilmesi amacıyla gemi üzerinde hukuki koruma sağlar. Deniz ticaretinde ihtiyati haciz, alacaklıya borçlunun malvarlığına geçici olarak el koyma imkânı vererek, tahsilat sürecinde güvence sağlama işlevi görür. Bu yazıda, TTK kapsamında ihtiyati haczin nasıl uygulandığını ve alacaklı ile borçlu açısından getirdiği yasal sonuçları ele alacaktır.

A. Gemi İhtiyati Haczini Talep Edebilmenin Ön Şartları

1. Bir Deniz Alacağının Mevcut Olması:

İhtiyati haciz talebinde bulunabilmek için Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352. maddesinde belirtilen bir deniz alacağına dayanılması gerekmektedir. Bu alacaklar, geminin işletilmesinden kaynaklanan çeşitli talepler olabilir. İhtiyati haciz işlemleri yalnızca TTK 1352. maddesinde belirtilen deniz alacakları için uygulanabilir. Bu maddeye göre “deniz alacağı” aşağıdaki durumlardan kaynaklanan istemleri ifade eder:

a. Geminin işletilmesinin sebep olduğu zıya veya hasar:

Gemi işletim faaliyetleri sırasında gemi ya da üçüncü kişilere verilen maddi zararlar kapsam dahilindedir (TTK m. 1352/1-a). Geminin işletilmesi, şu durumları içerir: Liman Manevraları: Gemi, limana yanaşırken veya limandan ayrılırken iskelelere, rıhtımlara veya diğer gemilere zarar verebilir. Örneğin, limana yanaşırken bir rıhtıma çarpan geminin sebep olduğu maddi zararlar bu kapsamdadır. Deniz Trafiği: Gemiler, denizde diğer gemilerle çarpışma veya onlara zarar verme riski taşır. Özellikle deniz trafiği yoğun olan bölgelerde geminin yanlış manevrası sonucunda diğer gemilere çarpması durumunda, ortaya çıkan zararlar bu madde kapsamına girer. Yükleme ve Boşaltma Süreçleri: Yükleme veya boşaltma sırasında gemide veya geminin çevresinde meydana gelen zararlar, gemi işletmesi sebebiyle oluşan zıya veya hasar olarak değerlendirilir. Örneğin, yükün hatalı yüklenmesi sonucu gemi içinde oluşan hasar veya limanda bulunan diğer araçlara verilen zararlar da bu kapsamda yer alır.

b. Can Kaybı veya Bedensel Zararlar:

Gemi işletimi sırasında karada veya suda meydana gelen can kaybı veya diğer bedensel zararlar, deniz alacağı kapsamında değerlendirilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352/1-b maddesi uyarınca, geminin işletilmesiyle doğrudan bağlantılı olan ve bu işletim faaliyeti sonucu ortaya çıkan ölümler veya yaralanmalar, tazminat taleplerine konu olabilir. Bu hüküm, gemi sahipleri veya işletmecilerinin, gemi işletim faaliyetlerinden kaynaklanan bedensel zararlar nedeniyle sorumluluk altında olabileceğini belirtir. (TTK m. 1352/1-b).

Örneğin, gemi seyir halindeyken veya limanda manevra yaparken meydana gelen kazalar sonucunda, hem gemi mürettebatının hem de üçüncü kişilerin (örneğin, yükleme veya boşaltma yapan liman işçileri veya diğer gemi çalışanları) yaralanması ya da hayatını kaybetmesi durumunda, bu zararlar deniz alacağı niteliğinde olur. Aynı şekilde, yolcu taşımacılığı yapan gemilerde yolcuların yaralanması veya ölümü de bu kapsamdadır.

Bu tür durumlarda, mağdurlar ya da ölen kişinin yakınları, zararın tazmin edilmesini talep edebilir ve bu alacak deniz ticaret hukuku kapsamında değerlendirilir. Gemi sahibi veya işletmeci, bu zararları karşılamakla yükümlü olabilir ve gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanarak, zarar tazmini güvence altına alınabilir.

c. Kurtarma Faaliyetleri:

TTK 1352/1-c maddesine göre, bir geminin veya gemideki eşyanın kurtarılması sırasında yapılan masraflar, çevreyi koruma amacıyla gerçekleştirilen kurtarma faaliyetleri ve bu faaliyetler sonucunda talep edilen özel tazminatlar deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür kurtarma faaliyetleri yalnızca geminin ve taşınan yükün korunmasıyla sınırlı kalmayıp, çevre zararını önlemeye yönelik adımları da kapsar. Örneğin, bir geminin deniz kazası geçirmesi ve petrol sızıntısı riski oluşturması durumunda, çevreyi korumak için yapılan müdahaleler ve bu müdahaleler sonucu ortaya çıkan maliyetler deniz alacağı kapsamına girer. Kurtarma faaliyetlerine katılanlar, sağladıkları hizmet için özel tazminat talebinde bulunabilir ve bu talep, gemi üzerinde bir teminat olarak kabul edilir. Buna ek olarak, kurtarılan geminin veya yükün ekonomik değeri ile çevreye verilen zararın büyüklüğü, kurtarıcıların tazminat taleplerini etkileyen unsurlar arasında yer alır. Özellikle deniz ticaretinde bu tür kurtarma operasyonları, gemi sahipleri açısından mali sorumluluk doğururken, çevre koruma önceliği doğrultusunda kurtarıcıların talepleri güvence altına alınır. (TTK m. 1352/1-c).

d. Çevre Zararları:

TTK 1352/1-d maddesi uyarınca, bir geminin çevreye, kıyı şeridine veya bu bölgelerdeki menfaatlere verdiği zarar ya da bu tür bir zararın gerçekleşme tehdidi, deniz alacağı kapsamına girer. Çevresel zararların önlenmesi, sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması için yapılan her türlü müdahale ve bu müdahalelerden doğan giderler de bu kapsama dahildir. Örneğin, bir gemiden sızan petrolün denize yayılması sonucu deniz ekosistemine zarar vermesi durumunda, bu zararı önlemek için yapılan temizlik ve onarım çalışmalarının masrafları, çevrenin eski haline getirilmesi için alınan önlemler ve bu süreçte üçüncü kişilerin uğradığı ekonomik kayıplar deniz alacağı niteliği taşır. Ayrıca, bu zararlar nedeniyle ödenecek tazminatlar da aynı şekilde değerlendirilir. Örneğin, çevreye verilen zarardan ötürü yerel balıkçılar veya turizm işletmeleri maddi kayıplar yaşamışsa, bu kişilerin uğradıkları zararlar da tazminat kapsamına girer. Bu düzenleme, çevre koruma bilinciyle birlikte deniz ticaretinde meydana gelebilecek zararlara karşı alacaklılara güçlü bir hukuki koruma sağlar. (TTK m. 1352/1-d).

e. Batık, Enkaz, Terk Edilmiş Gemiler:

Batmış, enkaz hâline gelmiş, karaya oturmuş veya terk edilmiş bir geminin yüzdürülmesi, kaldırılması, çıkartılması, yok edilmesi veya zararsız hâle getirilmesi amacıyla yapılan tüm giderler ve harcamalar deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, geminin içinde bulunan ya da daha önce bulunmuş olan şeyler de dâhil edilir. Ayrıca, terk edilmiş bir geminin korunması için yapılan masraflar ile gemi adamlarının iaşesi (yemek, barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması) için yapılan giderler de deniz alacağı niteliğindedir (TTK m. 1352/1-e).

f. Geminin kullanılması veya kiralanmasıyla ilgili sözleşmeler:

TTK 1352/1-f maddesi uyarınca, geminin kullanılması veya kiralanması amacıyla düzenlenen her türlü sözleşme, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, çarter parti (gemi kiralama sözleşmesi) düzenlenmiş olup olmaması önemli değildir; kiralama amacıyla yapılmış tüm anlaşmalar deniz alacağına konu olabilir. Örneğin, bir yük gemisinin belirli bir süre için bir ticari işletmeye kiralanması veya bir yolcu gemisinin tatil amaçlı kullanımı için düzenlenen sözleşmeler, kiracının ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, alacaklıya gemi üzerinde ihtiyati haciz talebinde bulunma hakkı tanır. Ayrıca, kiralanan gemiyle ilgili bakım, onarım, yakıt giderleri gibi masrafların ödenmemesi de bu tür sözleşmelerden doğan alacaklar kapsamında değerlendirilir. Böylelikle, gemi sahipleri veya işletmecileri, sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi durumunda alacaklarını güvence altına almak için hukuki koruma sağlarlar. (TTK m. 1352/1-f).

g. Eşya veya yolcu taşınmasıyla ilgili sözleşmeler:

TTK 1352/1-g maddesi gereğince, gemide eşya veya yolcu taşınması amacıyla yapılmış her türlü sözleşme, çarter parti düzenlenmiş olup olmamasına bakılmaksızın, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu tür sözleşmeler, ticari faaliyetlerin temelini oluşturur ve geminin belirli bir güzergâhta yük taşıması ya da yolcu taşımacılığı yapmasıyla ilgilidir. Örneğin, bir yük gemisinin limandan limana konteyner taşımak için kiralanması ya da bir yolcu gemisinin turistik seyahat amacıyla hizmet vermesi sırasında yapılan sözleşmeler bu kapsamdadır. Eğer gemi sahibi ya da taşıyıcı, bu sözleşmelere dayalı olarak yükün veya yolcuların taşınmasından doğan haklarını alamazsa, deniz alacağı doğar ve alacaklı bu haklarını güvence altına almak için gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir. Örneğin, bir yükün taşınması sırasında oluşan zararlar ya da yolcu taşımacılığından kaynaklanan ödenmemiş ücretler bu kapsamdaki deniz alacaklarına konu olabilir. (TTK m. 1352/1-g).

h. Taşınan eşyanın zıya veya hasarı:

TTK 1352/1-h maddesi gereğince, gemide taşınan, bagaj dâhil, her türlü eşyaya gelen zarar veya bu eşyaya ilişkin kayıplar (zıya), deniz alacağı olarak değerlendirilir. Bu tür deniz alacakları, yük veya bagajın taşınması sırasında meydana gelen her türlü fiziksel zarar, kaybolma veya hasarı kapsar. Örneğin, gemide taşınan konteynerlerde bulunan malların deniz kazası nedeniyle hasar görmesi, dalgaların gemideki yükleri ıslatması sonucu meydana gelen maddi zararlar ya da yükleme/boşaltma sırasında eşyaların düşerek zarar görmesi bu kapsama girer. Ayrıca, gemide taşınan bagajların kaybolması veya yanlış yere teslim edilmesi gibi durumlar da deniz alacağı kapsamındaki zıya ve hasar örneklerindendir. Bu hallerde, yük sahibi ya da alıcı, zararlarını tazmin etmek amacıyla gemi üzerinde deniz alacağı talep edebilir ve alacağını güvence altına almak için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. (TTK m. 1352/1-h).

i. Müşterek Avaryadan Doğan Alacaklar:

Müşterek avarya, gemi ve yükün denizde karşılaştığı tehlike durumunda, gemi kaptanının ve mürettebatının gemiyi, yükü ve seferi kurtarmak amacıyla kasıtlı olarak yaptığı olağanüstü fedakârlıklar ve masraflar sonucunda ortaya çıkan bir denizcilik kavramıdır. Müşterek avarya durumunda, yapılan fedakârlık ve masrafların deniz yolculuğuna katılan tüm taraflar (gemi sahibi, yük sahibi ve diğer ilgili taraflar) arasında paylaştırılması gerekmektedir.

Bu kavram, özellikle tehlike anında geminin korunması veya tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla yüklerin bir kısmının denize atılması, acil tamirat masrafları yapılması ya da olağan rotadan saparak güvenli bir limana gidilmesi gibi durumları içerir. Bu tür olağanüstü fedakârlıklar, denizcilikte müşterek avarya” olarak adlandırılır ve yapılan masrafların tüm paydaşlar arasında adil bir şekilde dağıtılması zorunludur.

Müşterek avaryadan doğan alacaklar, deniz alacağı kapsamında kabul edilir ve gemi, yük veya seferin diğer unsurları bu borcun teminatı olabilir. Bu tür denizcilik anlaşmazlıklarında, müşterek avarya alacakları deniz hukukunda önemli bir yere sahiptir ve gemi sahipleri ile yük sahipleri arasında mali paylaşım sorumluluğunu düzenler (TTK m. 1352/1-i).

j. Römorkaj hizmetinden kaynaklanan alacaklar:

Römorkaj, bir geminin başka bir gemi tarafından çekilmesi, itilmesi ya da yönlendirilmesi amacıyla yapılan bir hizmettir. Römorkaj hizmetleri, genellikle büyük ticaret gemilerinin dar limanlardan çıkarken veya girerken manevra yapmalarına yardımcı olmak amacıyla kullanılır. Bunun dışında, denizde hareket kabiliyetini kaybetmiş bir geminin kurtarılması, karaya oturmuş bir geminin çekilmesi veya başka bir yere taşınması gibi durumlarda da römorkaj hizmetine başvurulabilir.

Römorkaj hizmetlerinden doğan alacaklar, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu hizmet, gemi sahibine veya geminin işletmecisine sağlanan ticari ve teknik bir destek olarak kabul edilir ve bu hizmetin karşılığında ödenmesi gereken ücret, römorkaj yapan tarafın bir alacağıdır. Römorkaj işlemi sırasında kullanılan gemiler, genellikle güçlü motorlara sahip özel tasarlanmış römorkörlerdir ve römorkaj işlemi, geminin güvenli şekilde çekilmesini veya itilmesini sağlar.

Römorkaj hizmetinden kaynaklanan alacaklar, römorkaj hizmeti sunan tarafın gemi üzerinde hak iddia etmesine neden olabilir ve bu hizmet karşılığında ödenecek ücretler, deniz alacağı niteliğinde kabul edilir. Bu alacaklar, özellikle ticari limanlarda veya tehlikeli deniz koşullarında sağlanan römorkaj hizmetlerinden doğan mali yükümlülüklerdir (TTK m. 1352/1-j).

k. Kılavuzluk hizmetinden kaynaklanan alacaklar:

 Kılavuzluk, bir geminin güvenli bir şekilde seyir yapmasını sağlamak amacıyla, o bölgedeki deniz koşullarını ve su yollarını iyi bilen bir kılavuz kaptanın gemiye rehberlik ettiği hizmettir. Kılavuzluk hizmeti, özellikle limanlara giriş ve çıkışlarda, boğazlardan geçişlerde veya geminin manevra yapmasının zor olduğu dar ve tehlikeli su yollarında sağlanır. Kılavuz kaptan, geminin kaptanına yardım ederek doğru rota, hız ve manevra talimatları verir, böylece geminin karaya oturma, çarpışma veya diğer deniz kazalarına uğrama riskini azaltır.

Kılavuzluk hizmetinden kaynaklanan alacaklar, deniz alacağı olarak kabul edilir. Kılavuzluk hizmeti, geminin güvenli bir şekilde yönlendirilmesini sağladığı için ticari ve hukuki açıdan önemlidir. Bu hizmet, gemi sahipleri veya işletmecileri tarafından karşılanır ve gemi üzerinde bir mali yükümlülük oluşturur. Kılavuzluk, deniz seyrüseferinin güvenliğini artıran kritik bir hizmettir ve özellikle büyük tonajlı ticaret gemileri, liman veya boğaz gibi sıkışık deniz yollarına girdiğinde kılavuz kaptan zorunlu hale gelir.

Bu hizmetten doğan alacaklar, denizcilik hukuku çerçevesinde gemi sahipleri veya işletmecileri tarafından ödenmesi gereken bir borç olup, kılavuzluk yapan tarafın gemi üzerinde hak iddia etmesine yol açabilir. Kılavuzluk hizmetine ilişkin ücretler, gemi için yapılan diğer hizmetler gibi deniz alacağı niteliğinde kabul edilir (TTK m. 1352/1-k).

l. Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı için sağlanan her türlü teçhizat hizmetleri:

Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı için sağlanan her türlü eşya, malzeme, kumanya, yakıt ve konteynerler dâhil olmak üzere tüm teçhizat, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu tür malzemeler ve hizmetler, geminin sorunsuz bir şekilde işleyebilmesi, ticari faaliyetlerine devam edebilmesi ve denizde güvenli bir şekilde seyir yapabilmesi için gereklidir. Geminin bakımı ve korunması için yapılan harcamalar, örneğin geminin onarım masrafları, düzenli bakım hizmetleri, gerekli ekipman ve araçların temini gibi masraflar, deniz alacağı olarak kabul edilir.

Ayrıca, gemi mürettebatının ihtiyaçlarını karşılamak üzere sağlanan kumanya ve diğer yaşam malzemeleri, geminin operasyonel faaliyetleri için gereken yakıt gibi giderler de bu kapsamda yer alır. Geminin verimli ve güvenli bir şekilde işleyebilmesi için verilen tüm bu hizmetler ve sağlanan malzemeler, gemi sahibi veya işletmecisi tarafından ödenmesi gereken borçlar olup, deniz alacağı niteliğindedir (TTK m. 1352/1-l).

m. Gemi Yapımı ve Onarımından Doğan Alacaklar:

Geminin yapımı, yeniden yapımı, onarımı, donatılması veya geminin niteliğinde değişiklik yapılması için yapılan her türlü harcama deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, geminin ilk inşa aşamasından başlayarak, geminin zaman içinde yeniden inşa edilmesi veya mevcut yapısında önemli değişiklikler yapılması gibi büyük yapım projeleri bu kategoriye girer. Ayrıca, geminin deniz koşullarına uygun şekilde onarılması, mevcut hasarların giderilmesi ya da geminin donatılması için yapılan tüm teknik ve mühendislik hizmetleri de bu tür harcamalara dahildir. (TTK m. 1352/1-m).

Bu tür hizmetler, geminin ticari ve operasyonel faaliyetlerine devam edebilmesi için zorunlu olan temel işlemleri içerir. Özellikle, geminin yeniden sefer yapabilmesi için yapılan onarım ve bakım çalışmaları, yeni ekipman ve donanımın temin edilmesi, geminin yapısal özelliklerinde değişiklik yapılması veya modernizasyon çalışmaları bu kapsamda değerlendirilir. Bu hizmetler ve harcamalar, gemi sahibi veya işletmecisi tarafından ödenmesi gereken borçlar olup, deniz alacağı statüsündedir

n. Liman, Kanal, Dok ve Rıhtım Masrafları:

Gemi için ödenmesi gereken liman, kanal, dok, iskele, rıhtım ve diğer su yolları kullanımına ilişkin resimler (harçlar) ile karantina giderleri deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür masraflar, geminin ticari faaliyetleri sırasında limanlara giriş-çıkış yaparken, kanallardan geçerken veya su yollarını kullanırken doğan zorunlu harcamaları kapsar. Aynı zamanda, geminin karantina altında tutulması durumunda ortaya çıkan ek giderler de bu kapsamda değerlendirilir. (TTK m. 1352/1-n).

Liman ve dok masrafları, geminin limana yanaşması, yükleme ve boşaltma işlemleri için gerekli hizmetlerin sağlanması gibi faaliyetlerle ilgili ödenmesi gereken ücretleri içerir. Kanal ve diğer su yolları resimleri, geminin belirli bölgelerdeki su yollarını kullanma hakkı karşılığında ödenen harçlardır. Ayrıca, geminin sağlık ve güvenlik nedenleriyle karantinaya alınması durumunda yapılan masraflar da bu tür giderler arasında yer alır.

Bu hizmetler ve harcamalar, geminin uluslararası ve yerel deniz taşımacılığı faaliyetlerine katılabilmesi için zorunlu olup, bu giderlerin ödenmemesi durumunda, alacaklı taraf deniz alacağı kapsamında hak talep edebilir

o. Mürettebat Ücretleri:

Gemi adamlarının, gemide çalışmaları dolayısıyla ödenmesi gereken ücretler, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Buna ek olarak, mürettebatın ülkelerine geri getirilme masrafları ile onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılım payları da deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, gemi adamlarına yapılacak tüm ödemeler, deniz alacakları arasında yer almaktadır (TTK m. 1352/1-o).

p. Geminin veya Malikinin Adına Yapılan Harcamalar :

TTK 1352/1-p maddesi gereğince, geminin işletilmesi, bakımı, korunması veya malikinin adına yapılmış her türlü harcama, gemi için alınmış krediler dâhil olmak üzere, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür harcamalar, geminin faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü mali yükümlülüğü kapsamaktadır. Örneğin, geminin yakıt ihtiyacını karşılamak için yapılan masraflar, geminin bakım ve onarım hizmetleri, geminin demirleyeceği liman ücretleri veya gemi mürettebatına ödenmesi gereken maaşlar bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca, geminin finansmanında kullanılan krediler ve bu kredilerin geri ödemesi de gemi adına yapılmış harcamalar arasında yer alır. Örneğin, gemi sahibi bir bankadan gemi inşası veya büyük onarımlar için kredi almışsa, bu kredi borcu deniz alacağı oluşturabilir. Gemi işletmesi, bu tür harcamaların ödenmemesi durumunda, gemi üzerinde deniz alacağı talebiyle karşılaşabilir ve alacaklılar, bu borcun teminatı olarak gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir. (TTK m. 1352/1-p).

r. Sigorta Primleri:

Geminin maliki tarafından veya onun hesabına ödenecek sigorta primleri ve karşılıklı sigorta aidatları da deniz alacağı olarak kabul edilir (TTK m. 1352/1-r). Bu primler, geminin güvenli bir şekilde işletilmesini ve çeşitli risklere karşı korunmasını sağlamak amacıyla ödenir. Gemi sahipleri, gemilerini çeşitli risklere karşı korumak için deniz sigorta poliçeleri düzenler ve bu poliçeler kapsamında sigorta şirketlerine prim öderler. Örneğin, gemi kazalarına, fırtına veya denizde yaşanabilecek çevresel risklere karşı sigorta yapılabilir. Ayrıca, gemi sahipleri, mürettebatın yaşamını ve sağlığını korumak amacıyla da sigorta yaptırmak zorunda kalabilirler. Bunun yanı sıra, karşılıklı sigorta kulüpleri, gemi sahipleri arasında oluşturulan sigorta birlikleridir ve bu kulüplerden temin edilen sigortalar için belirli aidatlar ödenir. Bu aidatlar, geminin çevreye veya başka gemilere verebileceği zararlara karşı koruma sağlamak için oluşturulan fonlara katkı olarak kabul edilir. Örneğin, bir gemi mürettebatının yaralanması durumunda mürettebat için ödenmesi gereken tazminatlar, bu sigorta fonlarından karşılanabilir. Geminin güvenli operasyonu için ödenen bu tür primler, gemi sahibine yüklenen bir mali sorumluluk olarak deniz alacağı niteliğinde kabul edilir.

s. Komisyon, Brokaj ve Acente Ücretleri:

Geminin maliki veya onun adına hareket eden işletmeci tarafından, gemiye ilişkin olarak ödenmesi gereken komisyonlar, brokaj (brokerlik hizmetleri) ve acente ücretleri de deniz alacağı olarak kabul edilir (TTK m. 1352/1-s). Bu ödemeler, geminin ticari ve operasyonel faaliyetlerini kolaylaştırmak için alınan hizmetler karşılığında yapılır. Örneğin, bir gemi, bir limana yanaştığında veya bir ülkede ticaret faaliyetinde bulunduğunda, o bölgede geminin işlemlerini hızlandırmak veya ticari anlaşmalarını yürütmek için bir deniz acentesi veya broker devreye girebilir. Bu acenteler, geminin liman hizmetlerini organize eder, mürettebatın ve yükün gereksinimlerini karşılar ve geminin ticari işlemlerini yürütür. Bu hizmetlerin karşılığında alınan ücretler, denizcilik faaliyetlerinin önemli bir parçasıdır. Ayrıca, gemi alım-satımı, kiralanması gibi durumlarda brokerlik hizmetleri için ödenen komisyonlar da bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, bir gemi sahibinin gemisini kiralarken bir broker aracılığıyla kiracı bulması durumunda, bu brokerin aldığı komisyon ücreti deniz alacağı niteliğinde olabilir. Bu tür ödemeler, gemi sahiplerinin ticari işlemlerinin devamlılığını sağladığı için deniz alacağı statüsüne sahip olup, alacaklılar bu ödemeleri talep edebilirler.

t. Gemi Mülkiyeti veya Zilyetliği ile ilgili her türlü uyuşmazlık:

 Geminin mülkiyeti veya zilyetliği (geminin fiili kullanımı ve kontrolü) ile ilgili ortaya çıkan her türlü anlaşmazlık, deniz alacağı kapsamına girer. Bu uyuşmazlıklar, geminin sahibinin kim olduğu, gemiyi fiilen kimin kullandığı ya da zilyetliğin devri gibi konuları içerebilir. Mülkiyet ve zilyetlik anlaşmazlıkları, geminin kullanım hakkı ve sahipliği üzerindeki hukuki ihtilafları kapsayarak deniz alacağı niteliğinde değerlendirilir (TTK m. 1352/1-t).

u. Gemi Ortak Malikleri Arasındaki Uyuşmazlıklar:

Geminin ortak malikleri arasında, geminin işletilmesine veya gemiden elde edilen hasılatın paylaşımına ilişkin ortaya çıkan her türlü uyuşmazlık, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir (TTK m. 1352/1-u). Bu tür uyuşmazlıklar, birden fazla kişinin bir geminin mülkiyetine ortak olduğu durumlarda ortaya çıkar ve ortak maliklerin geminin nasıl işletileceği, hangi ticari faaliyetlerde kullanılacağı veya elde edilen gelirlerin nasıl dağıtılacağı gibi konularda anlaşmazlık yaşamaları mümkündür.

Örneğin, gemiyi ortak olarak işleten taraflar arasında geminin ticari bir rota üzerinde kullanılması veya bakım masraflarının nasıl karşılanacağı konusunda uyuşmazlık çıkabilir. Bir başka tipik örnek, gemiden elde edilen kira gelirlerinin adil bir şekilde dağıtılmaması nedeniyle ortaklar arasında anlaşmazlık yaşanması olabilir. Bu durumda, geminin bir maliki, gemi üzerindeki haklarını korumak için diğer malike karşı dava açabilir ve mahkemeden gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir.

Böyle uyuşmazlıklar, özellikle geminin kâr getiren bir varlık olarak işletilmesi ve bu kârın paylaşılması sürecinde sıkça görülür. Geminin hasılatı, ortakların payları oranında bölüşülmeli ve gemi yönetimi ile ilgili kararlar ortaklar arasında mutabakat sağlanarak verilmelidir. Ancak bu konularda anlaşmazlıklar yaşandığında, taraflardan biri gemi üzerinde ihtiyati haciz talebinde bulunarak, gelirlerin adil paylaşılmadığı iddiasıyla hukuki süreç başlatabilir.

v. Gemi Rehni, Gemi İpoteği veya Aynı Nitelikteki Ayni Yükümlülükler:

Gemi rehni, gemi ipoteği veya gemi üzerinde aynı nitelikteki ayni yükümlülükler, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür ayni yükümlülükler, geminin borç karşılığı teminat olarak gösterilmesiyle ilgilidir. Gemi rehni veya ipoteği, geminin sahibi veya malikinin bir borç karşılığında alacaklıya gemi üzerinde bir güvence sağlaması anlamına gelir. Bu durumda, gemi üzerinde bir ayni hak tesis edilir; yani gemi, alacaklının alacağını güvence altına almak için teminat olarak kullanılabilir. (TTK m. 1352/1-v).

Gemi rehni veya ipoteği, genellikle geminin finansmanı veya onarım masrafları gibi büyük mali yükümlülükler karşısında alacaklıya bir güvence verir. Eğer gemi sahibi borcunu ödeyemezse, alacaklı bu ayni hak sayesinde gemiyi sattırarak alacağını tahsil edebilir. Geminin rehnedilmesi veya ipotek altına alınması, gemi malikleri açısından önemli bir mali yükümlülük yaratır ve bu ayni hak, diğer alacaklar üzerinde önceliğe sahip olabilir. Bu nedenle, gemi üzerindeki rehni veya ipoteği olan alacaklılar, borcun teminatı olarak gemiyi elinde bulundururken, deniz alacağı kapsamındaki haklarını korur (TTK m. 1352/1-v).

y. Gemi Satışına İlişkin Uyuşmazlıklar:

Gemi satışına ilişkin bir sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlık, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Gemi satış sözleşmeleri, geminin mülkiyetinin devrine ilişkin şartları ve yükümlülükleri içerir. Bu tür sözleşmelerde alıcı ve satıcı arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar, satış bedelinin ödenmesi, teslim süresi, geminin durumu, belgelerin teslimi veya geminin mülkiyetinin devrine dair şartlar gibi çeşitli konuları kapsayabilir. (TTK m. 1352/1-y).

Özellikle geminin satış bedelinin ödenmemesi, teslimat sürecinde yaşanan sorunlar veya geminin sözleşmeye uygun teslim edilmemesi gibi hallerde taraflar arasında ihtilaflar doğabilir. Bu anlaşmazlıklar, gemi satış sözleşmesinden kaynaklandığı için deniz alacağı niteliğindedir ve alacaklı taraf, uyuşmazlık nedeniyle gemi üzerinde hak iddia edebilir. Gemi satışına dair uyuşmazlıklar, geminin ekonomik değerine ve ticari önemine dayalı olarak büyük mali sonuçlar doğurabilir ve taraflar arasında ciddi hukuki süreçlere yol açabilir.

2.  Deniz Alacağının Doğmuş Olması

Alacaklının deniz alacağı olarak talep ettiği miktar ya da hak, geçerli bir şekilde doğmuş olmalıdır. Bu alacağın yasal çerçevede var olması gerekir ve alacaklının kanıtlarla destekleyebileceği bir alacak olmalıdır.

Vadesi henüz gelmemiş deniz alacakları için de, İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şartlar yerine getirildiği takdirde ihtiyati haciz talep edilebilir. Bu durumda, borç henüz vadesi gelmemiş olsa bile belirli koşullar altında gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesine göre, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz talebi, yalnızca şu hallerde mümkündür: a)Borçlunun sabit bir yerleşim yerinin olmaması durumunda alacaklı, vadesi gelmemiş bir borç için dahi ihtiyati haciz talep edebilir. b)Borçlu, mallarını gizleme, kaçırma ya da kendi kaçma hazırlığına girmişse veya bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemler yapıyorsa, bu durumlarda da alacaklı ihtiyati haciz isteyebilir. Bu tür hallerde, borç henüz vadesi gelmemiş olsa dahi, borç muacceliyet kazanır ve ihtiyati haciz uygulanabilir. Bu tür durumlar, alacaklının alacağını güvence altına almak için borcun vadesi gelmemiş olmasına rağmen ihtiyati haciz talep edebilmesine olanak tanır (TTK m. 1353/5, İİK m. 257).

3. Alacağın Varlığına İlişkin Mahkemeye Delil Sunulması

Türk Ticaret Kanunu’nun 1362. maddesi uyarınca, ihtiyati haciz talebinde bulunan alacaklı, talebini desteklemek için deniz alacağının varlığını ve miktarını kanıtlayacak yeterli delilleri mahkemeye sunmalıdır. Bu kapsamda, alacağın niteliği ile parasal değerini ispatlamalıdır. TTK m. 1362/1’e göre, alacaklının mahkemeye sunacağı delillerin, TTK’nın 1352. maddesinde sayılan deniz alacaklarından birine dayandığını göstermesi yeterlidir. İcra ve İflas Kanunu’nun 258. maddesi de ihtiyati hacze karar verecek mahkemenin yetkili olduğunu ve alacaklının alacağı ve haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri sunması gerektiğini vurgular.

Alacaklı, gemi üzerinde ihtiyati haciz talep ederken, deniz ticaretinden kaynaklanan alacaklarını kanıtlamak amacıyla delil olarak faturalar, sözleşmeler, kurtarma raporları, hasar tespit tutanakları veya gemi sefer defterleri gibi belgeler sunabilir. Bu belgeler, alacağın mahiyeti ve miktarı konusunda mahkemeye yeterli kanaat oluşturacak nitelikte olmalıdır. Örneğin, gemide taşınan eşyanın zıyaı veya hasarı gibi olaylardan doğan alacaklar ya da kurtarma faaliyetlerinden kaynaklanan masrafların belgelenmesi önemlidir. Bu kapsamda, kurtarma faaliyetleri için yapılan masraflar, tazminat talepleri ya da geminin ticari faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan borçlar açıkça belgelenmelidir. Mahkeme, alacaklının sunduğu deliller ışığında deniz alacağının gerçekliğine ve miktarına dair bir kanaat oluşturur ve bu doğrultuda ihtiyati haciz kararı verebilir. Sonuç olarak, TTK m. 1362 ve İİK m. 258 hükümleri doğrultusunda, alacaklının alacağının niteliği ve parasal değerini ispatlayacak delilleri mahkemeye sunması, ihtiyati haciz kararının alınabilmesi için şarttır.

4. Deniz Alacağının Tahsil Edilememesi İhtimalinin Bulunması

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1369. maddesi gereğince, deniz alacaklarına dayalı ihtiyati haciz talebi, borçlunun borcunu ödeyememesi ihtimaline karşı alacaklının hakkını güvence altına almak amacıyla kullanılabilir. Deniz alacağının tahsil edilmemesi riski, özellikle borçlunun gemiyi elden çıkarması, yurt dışına kaçırması ya da saklaması gibi girişimlerde bulunabileceği durumlarda ortaya çıkar. Alacaklı, borçlunun bu tür eylemleri gerçekleştireceği şüphesine kapıldığında, mahkemeye başvurarak ihtiyati haciz kararı talep edebilir. Bu durumda, alacaklı geminin satışından veya kaçırılmasından önce tedbir almak için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir (TTK m. 1369/1-a). Ayrıca, borçlunun gemiyi yurt dışına çıkarması ya da seferde olan bir gemiyi teslim etmemesi halinde, ihtiyati haciz sürecinin hızla başlatılması önem arz eder (TTK m. 1367).

5. Gemi Üzerindeki Mülkiyet ve Sorumluluk Kriterlerinin Mevcut Olması

İhtiyati haciz, deniz alacaklarının tahsilini güvence altına alan önemli bir yasal tedbirdir. TTK madde 1369, hangi koşullar altında ihtiyati haciz talep edilebileceğini düzenler. Bu maddeye göre, ihtiyati haciz uygulanabilmesi için aşağıdaki mülkiyet veya sorumluluk durumlarından en az birinin gerçekleşmiş olması gerekir. (TTK m. 1369)

Gemi malikinin borç sorumluluğu: Deniz alacağının doğduğu anda geminin maliki olan kişinin, haczin talep edildiği sırada da hâlâ borçtan sorumlu olup geminin maliki olması gerekir (TTK m. 1369/1-a). İhtiyati haczin uygulanabilmesi için deniz alacağının doğduğu tarihte geminin maliki olan kişinin, haczin talep edildiği tarihte hâlâ borçtan sorumlu olması gerekmektedir. Bu durumda, eğer gemi haciz uygulanmadan önce başka bir kişiye devredilmişse veya borçlu kişi artık malikin sorumluluğunu taşımıyorsa, yeni malike karşı ihtiyati haciz uygulanamaz. Bu durum, özellikle geminin satılması veya devredilmesi halinde alacaklılar açısından önemli bir sorun yaratır.

Kiracının borç sorumluluğu: Deniz alacağı doğduğunda kiracı olan kişinin, haczin talep edildiği sırada borçtan sorumlu olup hâlâ geminin maliki olması gerekir (TTK m. 1369/1-b). Örneğin, yatların finansal kiralama yöntemiyle kullanılması, alacaklının borçludan doğrudan tahsil yapma olasılığını kısıtlar. Finansal kiralama şirketi, geminin sahibi olduğu için alacaklının bu şirkete başvurması mümkün değildir. Kiracının borçlarından sorumlu olan taraf kiracı olduğu için, gemi mülkiyeti üzerinde doğrudan ihtiyati haciz uygulanamayabilir.

Teminat niteliğindeki yükümlülükler: Deniz alacağının, gemi rehni, ipoteği veya ayni bir yükümlülük ile teminat altına alınmış olması gerekir (TTK m. 1369/1-c). Deniz alacağının, gemi rehni, ipoteği veya benzer bir ayni yükümlülükle teminat altına alınmış olması durumunda ihtiyati haciz mümkün olabilir. Ancak, bu ayni hakların doğru bir şekilde tespit edilememesi ve mülkiyetin hızlı bir şekilde devredilmesi gibi durumlar, haczin uygulanmasını engelleyebilir. Alacaklılar, bu süreçte borçlunun gemi üzerindeki haklarını takip etmekte güçlük çekebilir

Mülkiyet veya Zilyetlik Uyuşmazlığı : Eğer uyuşmazlık geminin mülkiyeti veya zilyetliği ile ilgiliyse, ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1369/1-d). Ancak, bu tür uyuşmazlıklarda ihtiyati haciz kararı sadece ihtilaf konusu olan gemi üzerinde verilebilir, başka gemilere yönelik haciz kararı alınamaz (TTK m. 1369/3). Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, alacaklıların mülkiyet veya zilyetlik hakkındaki belirsizlik durumlarında da ihtiyati haciz talep edebileceği, ancak haczin sadece uyuşmazlığın merkezindeki gemiyi kapsayacağı sonucuna varılır. Bu düzenleme, ihtilaflı geminin korunmasını sağlarken, diğer varlıkların haksız yere haczedilmesini önler.

Gemi alacaklısı hakkı: Alacak, TTK 1320’ye göre gemi alacaklısı hakkı veriyorsa, ihtiyati haciz talep edilebilir (TTK m. 1369/1-e).

Türk Ticaret Kanunu’nun 1369. maddesinin ikinci fıkrası, birinci fıkrada belirtilen gemilerin dışındaki diğer gemilerin ihtiyati haciz altında nasıl değerlendirileceğini düzenler. Bu maddeye göre, gemi hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, geminin haczin uygulandığı sırada deniz alacağından sorumlu olan bir kişiye ait olması gerekmektedir. Ayrıca, alacağın doğduğu zaman, bu kişinin gemi maliki, kiracısı, tahsis olunanı ya da taşıtanı olması şartı aranır. Yani, deniz alacağı doğduğunda gemi üzerinde hak sahibi olan kişi, alacak doğduğunda geminin maliki veya kiracısı ya da taşıtanı sıfatını taşıyorsa, bu gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir. (TTK m. 1369/2).

Bu hüküm, ihtiyati haciz talebinin geminin mevcut durumuna ve alacağın doğduğu dönemdeki mülkiyet ve sorumluluk ilişkilerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Özellikle, gemi üzerindeki hak sahipliği değişse bile, alacak doğduğunda geminin malikinin veya kiracısının sorumluluğu devam ediyorsa, ihtiyati haciz uygulanabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ihtiyati haczin sadece deniz alacağından sorumlu olan kişiye ait olan gemiler için geçerli olmasıdır.

TTK madde 1369’un 1. ve 2. fıkraları arasında temel fark, ihtiyati haczin uygulanabileceği gemilerin mülkiyet ve borç sorumluluğu açısından farklı durumlardan kaynaklanmaktadır. 1. fıkra, deniz alacağının doğduğu anda geminin maliki veya kiracısı olan kişinin, haczin talep edildiği anda da hâlâ geminin maliki ve borçtan sorumlu olması durumunda ihtiyati haciz kararı verilebileceğini düzenler. Bu, borcun ve mülkiyetin devamlılığına vurgu yapar. 2. fıkra ise daha geniştir ve geminin deniz alacağından sorumlu olan bir kişiye ait olup, alacak doğduğunda gemi maliki, kiracısı, tahsis olunanı ya da taşıtanı olan kişiye karşı ihtiyati haciz uygulanabileceğini belirtir. Burada haczin uygulanabilmesi için geminin, alacakla bağlantılı kişinin mülkiyetinde olması yeterlidir, bu kişinin borcun doğduğu anda mal sahibi olup olmaması önemli değildir. Temel espri, 1. fıkrada daha sıkı bir mülkiyet-bağlantısı koşulu aranırken, 2. fıkrada sorumluluğun geminin haciz sırasındaki durumuna göre değerlendirilmesidir.

Diğer bir deyişle TTK madde 1369’un 1. ve 2. fıkraları arasındaki temel farklılık, hacze konu olan geminin, alacağın doğumu ile olan bağlantısına dayanmaktadır. 1. fıkra, deniz alacağının doğduğu sırada geminin maliki veya kiracısı olan kişinin, haczin talep edildiği anda da hâlâ geminin maliki ve borçtan sorumlu olması durumunda ihtiyati haczin uygulanabileceğini düzenler. Bu fıkrada, alacağın doğduğu gemi ile alacaklının sorumluluğu arasında doğrudan bir bağlantı aranır; yani hacze konu olan gemi, deniz alacağının doğduğu gemi olmalıdır. 2. fıkra ise, hacze konu geminin deniz alacağı doğduğunda bu kişiyle bir bağlantısının olup olmamasına bakmaksızın, haczin uygulandığı anda geminin deniz alacağından sorumlu olan kişiye ait olması durumunda ihtiyati haczin uygulanabileceğini belirtir. Bu durumda, alacakla bağlantılı kişi geminin sahibi veya kiracısı olabilir, ancak bu kişiye ait olan başka gemiler de hacze konu olabilir. Yani, burada geminin doğrudan alacağın doğduğu gemi olma zorunluluğu yoktur, sadece haciz anında borçluya ait olması yeterlidir. Özetle, 1. fıkra geminin doğrudan alacakla bağlantılı olması gerektiğini öngörürken, 2. fıkra geminin sadece alacakla bağlantılı kişinin mal varlığına ait olmasının yeterli olduğu durumları kapsar.

6. Teminat Gösterme Yükümlülüğünün Yerine Getirilmiş Olması

İhtiyati haciz talebinde bulunmak isteyen alacaklının, 10.000 Özel Çekme Hakkı (SDR – Special Drawing Rights, Uluslararası Para Fonu [IMF] tarafından oluşturulan ve döviz rezervleri için kullanılan uluslararası bir hesap birimi) tutarında teminat göstermesi zorunludur. Bu teminat, ihtiyati haciz talebinin güvence altına alınması amacıyla istenir ve teminat nakit olarak yatırılabileceği gibi, banka teminat mektubu veya başka uygun türde teminatlar da kabul edilebilir (TTK m. 1363/1).

Karşı taraf (borçlu), her aşamada teminat miktarının artırılmasını aynı mahkemeden talep edebilir. Bu talep değerlendirilirken, geminin ihtiyati haciz nedeniyle seferden alıkonulduğu süre boyunca yapılan günlük işletme giderleri ve ihtiyati haciz dolayısıyla yoksun kalınan kazançlar dikkate alınır. Mahkeme, ek teminatın yatırılmasına karar verirse, belirlenen sürede bu teminatın yatırılması gerekir. Eğer ek teminat süresinde yatırılmazsa, ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar, yani iptal edilmiş olur (TTK m. 1363/2). Ancak, 1320. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan gemi alacaklıları, teminat yatırma yükümlülüğünden muaftır. Bu alacaklılar, deniz hukuku gereği bu zorunluluktan muaf tutulur (TTK m. 1363/3).

Alacaklı, aynı mahkemeden teminat miktarının azaltılmasını da talep edebilir. Mahkeme, talep üzerine teminat miktarının düşürülmesine karar verebilir. Böylelikle, ihtiyati haciz sürecinde teminatın miktarı hem artırılabilir hem de alacaklı tarafından talep edilirse azaltılabilir (TTK m. 1363/4).

7. Yetkili Mahkemeden Talepte Bulunulması

a. Dava Açılmadan Önce İhtiyati Hacizde Yetkili Mahkemeler

Dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili mahkemeler, geminin bayrağına ve bulunduğu yere göre farklılık göstermektedir. Türk bayraklı ve yabancı bayraklı gemiler için yetkili mahkemeler ile yetki veya tahkim anlaşmalarının etkileri şu şekildedir:

aa. Türk Bayraklı Gemiler İçin Yetkili Mahkemeler:

Türk bayraklı gemilerde dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararını, geminin bulunduğu yerin mahkemesi verebilir. Bu yer, geminin demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, bir limana yanaştığı ya da kızağa alındığı yerdir. Ayrıca, gemi Türk Gemi Sicili’ne kayıtlıysa, sicil kaydının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Eğer gemi sicile kayıtlı değilse, gemi malikin yerleşim yeri mahkemesi ihtiyati haciz kararı verebilir. Özel sicile kayıtlı gemilerde ise, kiracının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir (TTK m. 1354/1).

bb. Yabancı Bayraklı Gemiler İçin Yetkili Mahkemeler:

Yabancı bayraklı gemiler için Türkiye’de dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararı, yalnızca geminin bulunduğu yerin mahkemesi tarafından verilebilir. Geminin bulunduğu yer, demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı ya da kızağa alındığı yer olabilir. Yabancı bayraklı gemiler için başka bir mahkeme ihtiyati haciz kararı veremez, bu yetki yalnızca geminin fiziksel olarak bulunduğu yerin mahkemesine aittir (TTK m. 1355/1).

cc. Yetki veya Tahkim Anlaşması Varsa:

Bir deniz alacağına ilişkin olarak taraflar arasında yetki veya tahkim anlaşması yapılmış olsa bile, Türk mahkemelerinin ihtiyati haciz kararı verme yetkisi ortadan kalkmaz. Deniz alacağına ilişkin yetki veya tahkim anlaşmasına göre yabancı bir mahkeme veya hakem kurulu yetkili bulunsa dahi, Türk mahkemeleri ihtiyati haciz kararı verebilir. Ayrıca, deniz alacağının esasına yabancı bir devletin hukuku uygulanıyor olsa bile, Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddelerine göre yetkili olan Türk mahkemeleri, deniz alacağına teminat sağlamak amacıyla ihtiyati haciz kararı verebilir (TTK m. 1356/1).

b. Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Hacizde Yetkili Mahkemeler

 Dava açıldıktan sonra ihtiyati haciz kararı talep edilmesi, dava sürecinin belirli aşamalarına göre farklılık gösterir:

aa. Türkiye’de Mahkemede Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Haciz Talep Edilirse

Bir deniz alacağı hakkında Türkiye’de mahkemede dava açıldıktan sonra, ihtiyati haciz kararı sadece davayı gören mahkemeden talep edilebilir. Başka bir mahkemeden ihtiyati haciz kararı istenemez. Bu düzenleme, dava açıldıktan sonra yetkili olan mahkemenin davanın tüm safhalarını yönetmesi gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla, dava açıldıktan sonra deniz alacağı için teminat elde etmek amacıyla ihtiyati haciz kararı talep edilecekse, bu talep sadece davayı gören mahkemeye yapılabilir (TTK m. 1357/1).

bb. Yurt Dışında Mahkemede veya Hakem Önünde Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Haciz Talep Edilirse

Eğer bir deniz alacağı hakkında yurt dışında bir mahkemede dava açılmışsa ya da dava bir hakem heyeti önünde devam ediyorsa, bu durumda ihtiyati haciz kararı, kesin hüküm verilinceye kadar yalnızca Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddelerinde belirtilen yetkili mahkemelerden istenebilir. Bu mahkemeler, geminin demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı ya da kızağa alındığı yer mahkemeleridir. Yurt dışındaki dava veya hakem süreci devam ederken, ihtiyati haciz kararı almak isteyen alacaklı, Türkiye’deki bu yetkili mahkemelere başvurmalıdır (TTK m. 1357/2).

c. İtirazlarda Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararı verilmiş olan kişiler, bu karara itiraz edebilirler. İtirazların hangi mahkeme tarafından inceleneceği, davanın hangi aşamada olduğuna ve nerede açıldığına bağlı olarak belirlenir. Ayrıca, ihtiyati haciz kararının değiştirilmesi veya teminatların artırılması gibi talepler de belirli mahkemelerce karara bağlanır.

aa. Esas Hakkında Dava Açılmadan Önce:

Eğer ihtiyati haciz kararı, esas hakkında dava açılmadan önce verilmişse, itirazlar hakkında karar verme yetkisi, ihtiyati haciz kararını vermiş olan mahkemeye aittir. Yani, alacaklı dava açmadan önce ihtiyati haciz kararı alınmışsa, karara itiraz eden borçlu, bu kararı veren mahkemeye başvurur (TTK m. 1358/1-a).

bb. Esas Hakkında Türkiye’de Dava Açılmışsa:

Eğer ihtiyati haciz kararına itiraz, esas hakkında Türkiye’de dava açıldıktan sonra yapılmışsa, bu durumda itirazları karara bağlamaya yetkili olan mahkeme, davayı gören mahkemedir. Yani, esas hakkındaki davayı gören mahkeme, ihtiyati haciz kararına yapılacak itirazları da inceleme yetkisine sahiptir (TTK m. 1358/1-b).

cc. Esas Hakkında Yurt Dışında veya Hakem Önünde Dava Açılmışsa:

Eğer ihtiyati haciz kararına itiraz, esas hakkında yurt dışında bir mahkemede veya hakem önünde dava açıldıktan sonra yapılmışsa, itirazlar hakkında karar verme yetkisi ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye aittir. Yani, ihtiyati haciz kararı Türkiye’de alınmış, ancak esas dava yurt dışında veya hakem önünde görülüyorsa, ihtiyati haciz kararına itirazlar yine kararı vermiş olan Türk mahkemesine yapılmalıdır (TTK m. 1358/1-c).

d. İhtiyati Haciz Kararının Değiştirilmesi ve Teminat İstemlerinde Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararına itirazlar dışında, kararın değiştirilmesi, istihkak iddiaları, tarafların yatırdığı teminatların artırılması veya azaltılması, teminatın türünün değiştirilmesi veya iptal edilmesi gibi talepler de aynı mahkemeler tarafından karara bağlanır. Bu durumda, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme, bu tür başvurular hakkında da yetkilidir. Taraflardan biri, teminatın artırılması veya azaltılması gerektiğini düşünüyorsa, bu talepler de kararı veren mahkemeye sunulmalıdır (TTK m. 1358/2).

e. Esas Yargılamada Yetkili Mahkeme

Deniz alacaklarıyla ilgili ihtiyati haciz kararını veren mahkemeler, aynı zamanda alacağın esasına ilişkin davada da yetkili olabilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddeleri uyarınca, deniz alacaklarına ilişkin ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili olan mahkeme, eğer deniz alacağının esasına ilişkin bir yetki veya tahkim sözleşmesi yoksa, alacaklı tarafından ihtiyati haczi tamamlamak üzere açılacak davada da yetkili olur. Bu durumda, ihtiyati haczi veren mahkeme, aynı zamanda deniz alacağının esası hakkında yapılacak yargılamayı yürütme yetkisine sahiptir.

Bunun yanı sıra, ihtiyati haczi uygulayan icra dairesi, haciz sonrası yapılacak icra takibiyle ilgili işlemleri yürütmeye yetkilidir. Yani, ihtiyati haczin uygulanması sonucunda icra takibi başlatıldığında, bu takibin yürütülmesi de ihtiyati haczi uygulayan icra dairesinin yetki alanındadır (TTK m. 1359).

f. Tenfiz Davasında Yetkili Mahkeme

Bir deniz alacağıyla ilgili olarak Türk mahkemesi tarafından ihtiyati haciz kararı verilmişse, o alacağın esası hakkında verilmiş bir yabancı mahkeme veya hakem kararının Türkiye’de tenfizi de belirli koşullara bağlıdır. Türk mahkemesi, deniz alacağı için alınmış bir yabancı mahkeme kararını veya hakem kararını tenfiz etmekte yetkili olabilir. Bunun için iki önemli şart vardır:

aa. Geminin, tenfiz talebinin yapıldığı tarihte mahkemenin yargı çevresinde bulunması: Eğer tenfiz başvurusu yapıldığında gemi, ihtiyati haciz kararı veren Türk mahkemesinin yargı çevresinde demirlemiş, şamandıraya bağlanmış, yanaşmış ya da kızağa alınmışsa, Türk mahkemesi bu yabancı mahkeme veya hakem kararını tenfiz etmekte yetkilidir (TTK m. 1360/1-a).

bb.Teminatın mahkeme kasasında bulunması: Eğer gemi, serbest bırakılması için yatırılan teminat nedeniyle mahkemenin yargı yetkisi altındaysa, yani 1370 ila 1372. maddeler uyarınca yatırılan teminat, tenfiz başvurusu yapıldığında mahkeme kasasında bulunuyorsa, bu durumda da Türk mahkemesi yabancı mahkeme kararını veya hakem kararını tenfiz etme yetkisine sahiptir (TTK m. 1360/1-b).

g. Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Açılacak Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararı veren mahkeme, haksız ihtiyati haciz sebebiyle alacaklı aleyhine açılacak tazminat davasını görmeye yetkilidir. Eğer ihtiyati haciz talebi haksız bulunur ve borçlunun bu karardan dolayı zarara uğradığı iddia edilirse, bu durumda zarar gören borçlu, alacaklıya karşı tazminat davası açabilir. Bu tazminat davası, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme tarafından görülür (TTK m. 1361/1).

Ancak, eğer deniz alacağının esası hakkında yurtiçinde veya yurt dışında bir mahkemede ya da hakem önünde dava açılmışsa, bu davanın sonucu tazminat davası için bekletici mesele sayılır. Yani, deniz alacağına ilişkin esas dava sonuçlanmadan tazminat davası ilerleyemez. Bu durumda, haksız ihtiyati haciz nedeniyle açılan tazminat davası, esas hakkında görülen davanın kesinleşmesine kadar bekletilir (TTK m. 1361/2).

B. İhtiyati Haciz Kararının Uygulanması

İhtiyati haciz kararının uygulanabilmesi için alacaklının, kararın verildiği tarihten itibaren üç iş günü içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki veya geminin bulunduğu yerdeki icra dairesine başvurması zorunludur. Eğer bu süre içinde başvuru yapılmazsa, ihtiyati haciz kararı kendiliğinden geçersiz hale gelir (TTK m. 1364/1).

1. İhtiyati Hacze Başlama Süresi:

İcra dairesi, alacaklının talebi üzerine derhal ihtiyati haczi uygular. Bu işlem, İcra ve İflas Kanunu’na göre gece ve resmi tatil günlerinde de yapılabilir, yani bu süreler haciz işlemlerini engellemez (TTK m. 1365/1-2).

2. Geminin Seferden Men Edilmesi ve Muhafaza Altına Alınması:

İhtiyati haciz kararı verildikten sonra, icra müdürlüğü gemiyi seferden men ederek muhafaza altına alır. Bu süreçte, geminin kaptanı, maliki, malik olmayan donatanı veya bunların yetkili temsilcilerine haciz işlemi tebliğ edilir. Geminin teslim alındığı bu kişiler, “yediemin” sıfatıyla gemiyi koruma sorumluluğunu üstlenirler. Yediemin olarak görevi devralan kişiye, bu sorumlulukların yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nun 289. maddesi uyarınca doğan cezai yükümlülükler hatırlatılır. Bu maddede belirtilen cezai sorumluluklar, yedieminin görevini ihlal etmesi durumunda karşılaşabileceği yaptırımları içerir. (TTK m. 1366/1).

Diğer taraftan ihtiyati haciz uygulamalarında geminin seferden men edilmesine ayrıca bir mahkeme kararına gerek yoktur. TTK 1366’ya göre, geminin seferden men edilmesi ve muhafaza altına alınması işlemi, ihtiyati haczin doğal bir sonucudur ve bu işlem icra memuru tarafından doğrudan yapılır. Mahkemenin bu konuda ekstra bir karar almasına gerek duyulmaz, çünkü seferden men, ihtiyati haczin hukuki sürecinin bir parçası olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 11.01.2023 Tarih, 2022/7101E., 2023/76K.)

3. İhtiyati Haciz Tutanağının Düzenlenmesi ve Geminin Değerinin Tespiti

İhtiyati haciz sürecinde düzenlenen tutanakta, geminin yalnızca adının belirtilmesi yeterlidir; geminin değerinin yazılması zorunlu tutulmaz. Ancak, taraflardan biri geminin değerinin belirlenmesini talep ederse, bu talep icra mahkemesine iletilir ve mahkeme, geminin değerini belirler. Değer tespit işlemi sırasında, ilgili taraflar dosyadaki bilgiler doğrultusunda icra mahkemesi tarafından tespit edilen kişilere çağrı yapılır. Böylece, geminin değeri mahkeme tarafından resmi olarak belirlenmiş olur (TTK m. 1366/2). Bu uygulama, geminin değerinin haciz sürecinde belirlenmesi gereken durumlarda alacaklı ve borçlu açısından adil ve şeffaf bir tespit sürecini garanti altına alır.

4. Gemi Haczinin İlgililere Bildirilmesi ve Sicil Kayıtlarına İşlenmesi

İcra müdürü, gemi üzerinde ihtiyati haciz kararı uygulandıktan hemen sonra bu kararı ilgili yetkililere bildirmek zorundadır. İlk olarak, geminin seferden men edildiği bilgisini derhâl sahil güvenlik komutanlığına veya emniyet teşkilatına, liman başkanlığına ve gümrük idaresine iletir (TTK m. 1366/3). Böylece gemiyle ilgili herhangi bir kaçış ya da yasa dışı işlem önlenmiş olur. Ayrıca, ihtiyati haciz kararının uygulanmasını izleyen ilk iş gününde, geminin kayıtlı olduğu sicil müdürlüğüne de durum bildirilir. Eğer haczedilen gemi yabancı bayraklı ise, bu bildirim geminin bayrağını taşıyan devletin en yakın konsolosluğuna da yapılır. Bu, uluslararası prosedürlerin ve diplomatik ilişkilerin korunması için önemlidir (TTK m. 1366/4).

5. Geminin Seferde Olması Durumunda Yapılacak İşlemler

Eğer gemi, ihtiyati haciz kararı uygulanacağı sırada seferdeyse, farklı bir süreç uygulanır. Türk bayraklı gemilerde ihtiyati haciz kararı, malike, malik olmayan donatana ve borçtan şahsen sorumlu kişilere tebliğ edilerek, deniz alacağı için 10 gün içinde teminat verilmesi gerektiği bildirilir. Aksi takdirde, geminin izleyen ilk seferinde icra dairesine teslim edilmesi gerektiği ihtar edilir. Eğer gemi teslim edilmezse, sorumlu kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 289. maddesine göre cezai işlem yapılır. Yabancı bayraklı gemilerde ise ihtiyati haciz kararı, sahil güvenlik komutanlığının yardımı ile, gemi Türk karasularını terk edene kadar uygulanabilir (TTK m. 1367/1).

6. İhtiyati Haczin Kapsamı

Bir geminin ihtiyati haczi, yalnızca geminin kendisini değil, borçlunun o geminin işletilmesinden elde ettiği gelir ve menfaatleri de kapsar. Bu, gemi işletilmesinden kaynaklanan her türlü kazancın da haciz kapsamında olduğunu gösterir (TTK m. 1368/1).

7. Gemi İdaresi ve Bakımı:

İcra dairesi, haciz altındaki geminin idaresi, işletilmesi, bakımı ve korunması için gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Bu, geminin güvenliği ve korunmasının sağlanması açısından önemli bir husustur (TTK m. 1368/2).

C. İhtiyati Haciz Kararına Karşı Teminat Gösterme ve Haczin Kaldırılma Süreçleri

1. Geminin Değerinin Depo Edilmesi

İhtiyaten haczedilen gemi, her zaman icra dairesine teslim edilmek üzere ve bu teslimatı sağlamak amacıyla geminin değeri icra dairesine depo edilerek, ya da icra memuru tarafından kabul edilecek bir taşınmaz rehni, gemi ipoteği veya itibarlı bir banka kefaleti gösterilmek suretiyle borçluya bırakılabilir. Eğer gemi üçüncü bir kişinin elinde ihtiyaten haczedilmişse, bu kişi bir taahhüt senedi verilerek gemiyi yediemin sıfatıyla teslim alabilir (TTK m. 1370/1). Geminin üzerindeki ihtiyati haczin devam ettiği durumda, geminin serbest bırakıldığı, sahil güvenlik komutanlığı, liman başkanlığı, gümrük idaresi gibi ilgili kurumlara bildirilir ve sicildeki ihtiyati hacze dair kaydın korunması sağlanır (TTK m. 1370/2). İhtiyati haczin devamı için açılan dava neticesinde teminatın alacaklıya ödenmesine karar verilse bile, teminat icra veznesinden çekilene kadar diğer deniz alacaklıları bu teminata haciz koyma hakkına sahiptir (TTK m. 1370/3). 1352. maddenin (t) ve (u) bentlerinde sayılan deniz alacakları nedeniyle haczedilen gemi, eğer zilyedi olan kişi yeterli teminatı verirse bu kişiye bırakılabilir (TTK m. 1370/4). Milletlerarası sözleşmelerin hükümleri saklıdır (TTK m. 1370/5).

2. Teminat Göstermek Suretiyle İhtiyati Haczin Kaldırılması

 Geminin maliki veya borçlu, geminin değerini geçmemek kaydıyla, deniz alacağının tamamı, faiz ve giderler için yeterli teminat göstererek ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilir. İcra takibine başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer (TTK m. 1371/1). İhtiyati haczin kaldırıldığının sahil güvenlik komutanlığı, liman başkanlığı, gümrük idaresi gibi kurumlara bildirilmesi ve geminin sicilinde bulunan ihtiyati hacze dair kaydın silinmesi gereklidir (TTK m. 1371/2). İhtiyati haczin devamı için açılan dava sonucunda teminatın alacaklıya ödenmesine karar verilse dahi, bu teminat üzerine başka deniz alacaklıları haciz koyamaz (TTK m. 1371/3).

3. Tarafların Anlaşması

1370 ve 1371. maddeler uyarınca verilecek teminatın türü ve miktarı, alacaklı ile geminin maliki veya maliki olmayan donatanı arasında serbestçe kararlaştırılabilir (TTK m. 1372/1).

4. Saklı Kalan Haklar:

Geminin serbest bırakılması için teminat verilmesi, sorumluluğun kabulü, herhangi bir itiraz ve def’iden vazgeçilmesi ya da sorumluluğun sınırlandırılması hakkından feragat edilmesi anlamına gelmez (TTK m. 1373/1).

5. Teminatın Değiştirilmesi:

1370 ila 1372. maddeler uyarınca teminat veren kişi, teminatın miktarının azaltılması, türünün değiştirilmesi veya iptali için her zaman mahkemeye başvurabilir (TTK m. 1374/1).

D. İhtiyati Haczin Yeniden Uygulanması Koşulları

Eğer bir gemi, yurt içinde veya yurt dışında ihtiyaten haczedilmiş ve daha sonra teminat gösterilerek serbest bırakılmışsa, belirli şartlar altında aynı gemi için yeniden veya aynı alacak için ihtiyati haciz uygulanabilir. Bu süreç, mevcut teminatın yetersizliği veya diğer belirli koşulların oluşması durumunda devreye girer.

Bir gemi bir deniz alacağı nedeniyle serbest bırakıldıysa veya gemiyle ilgili olarak teminat alındıysa, aynı geminin yeniden veya aynı alacak için ihtiyati haczi ancak şu durumlarda mümkündür:

1. Teminatın Yetersiz Olması:

Eğer elde edilecek toplam teminat miktarı, geminin değerini aşmamak koşuluyla, ilk teminatın türü veya miktarı yetersizse, alacaklı yeniden ihtiyati haciz talep edebilir (TTK m. 1375/1-a).

2. Borçlunun Borcunu Yerine Getirmemesi:

İlk teminatı veren kişi, borçlarını kısmen veya tamamen yerine getirmezse ya da borcunu yerine getirme kapasitesine sahip değilse, bu durumda yeniden ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1375/1-b).

Serbest Bırakma Durumu: Eğer gemi, makul sebeplerle hareket eden alacaklının talebi veya onayı ile ya da alacaklının serbest bırakılmayı engelleyebilecek makul tedbirleri alamaması sebebiyle serbest bırakılmışsa, alacaklı yeniden ihtiyati haciz talep edebilir (TTK m. 1375/1-c).

E. Aynı Alacak İçin Başka Bir Gemi Üzerinde İhtiyati Haciz

Aynı deniz alacağı için farklı bir gemi de ihtiyati hacze konu olabilir. Ancak bu yalnızca şu durumlarda mümkündür:

1. Teminatın Yetersiz Olması:

Daha önce verilmiş olan teminatın türü veya miktarı yetersizse, başka bir gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1375/2-a).

2. Borçlunun Borcunu Yerine Getirmemesi veya Hukuka Aykırı Serbest Bırakma:

Birinci fıkrada belirtilen borçlunun borçlarını yerine getirmemesi veya geminin alacaklının kontrolü dışında serbest bırakılması durumları geçerliyse, başka bir gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edilebilir (TTK m. 1375/2-b).

F. Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Davası:

Bir alacaklının ihtiyati haciz talebinde bulunması sonrasında, karşı taraf (borçlu) bu haczin haksız olduğunu ve maddi zarara uğradığını iddia ederse, alacaklı aleyhine tazminat davası açabilir. Bu tazminat davası, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme tarafından görülür (TTK m. 1361/1). Örneğin, bir gemi üzerinde uygulanan ihtiyati haciz nedeniyle gemi sahibi zarara uğramışsa, bu zararların tazmini için alacaklıya karşı dava açabilir. Bu davada, ihtiyati hacizden kaynaklanan zararların giderilmesi talep edilir, mahkeme ise duruma göre teminatın artırılmasına veya zararların karşılanmasına karar verebilir.

Eğer deniz alacağının esası hakkında bir dava devam ediyorsa, bu dava sonuçlanmadan tazminat davası ilerlemez. Yani, tazminat davası, deniz alacağına dair esas davanın sonucuna kadar bekletici sorun olarak kabul edilir (TTK m. 1361/2). Örneğin, alacaklı ile borçlu arasında yurt dışında bir mahkemede deniz alacağı ile ilgili bir dava varsa, bu dava sonuçlanana kadar tazminat davası beklemeye alınır. Bu, esas davanın sonucuna bağlı olarak haksız ihtiyati haciz talebinin tazminata yol açıp açmayacağını belirler.

Bu süreçte, zarar gören tarafın maddi kayıpları ve ihtiyati haciz dolayısıyla uğradığı diğer zararlar değerlendirilerek karar verilir.

G. İhtiyati Haciz Sonrası Dava Açma Zorunluluğu

Gemilere uygulanan ihtiyati hacizlerde, alacaklının haciz kararını tamamlaması için İcra ve İflas Kanunu’nun 264. maddesinde öngörülen süreler bir aya uzatılmıştır. Alacaklı, ihtiyati haciz uygulandıktan veya haciz tutanağı kendisine tebliğ edildikten sonra bir ay içinde dava açmalı veya icra takibine başlamalıdır; aksi takdirde ihtiyati haciz geçersiz hale gelir. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederse, alacaklı bu itirazın kaldırılması için yedi gün içinde icra mahkemesine başvurmalı veya dava açmalıdır. Gemilerdeki ihtiyati haciz sürecinde bu işlemler zamanında yapılmazsa haciz kararı hükümsüz hale gelir.(TTK m. 1376).

Sonuç

Türk Ticaret Kanunu’nun deniz ticareti hukukunda yer alan ihtiyati haciz hükümleri, deniz alacaklılarının haklarının korunmasında kritik bir rol oynar. Gemi sahipleri, işletmecileri ve kiracılar için büyük finansal yükümlülükler doğuran bu süreç, alacaklılara borçların tahsil edilmesi için güçlü bir hukuki mekanizma sunarken, borçlular açısından da mülkiyet haklarının korunmasına dair çeşitli teminatlar sağlar. Ancak bu süreç, karmaşık ve teknik bir yapıya sahip olduğundan, yasal işlemler sırasında dikkat edilmesi gereken pek çok husus bulunmaktadır. İhtiyati haciz kararı, sadece belirli şartlar ve kanıtlar ışığında verilebilir ve bu süreçte her iki tarafın haklarının dengeli bir şekilde korunması önemlidir. Tarafların, deniz ticaretine ilişkin bu hukuki işlemlerde uzman avukatlardan destek alması, yasal haklarının tam anlamıyla korunmasını ve olası ihtilafların en aza indirilmesini sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler : geminin ihtiyati haciz, gemi, haciz, deniz ticaret, avukat, deniz alacağı, Tuzla, İstanbul, gemi alacağı, gemi işleteni, gemi maliki, geminin işletilmesi, gemi zıya ve hasarı, yükün hasar görmesi

ÖNEMLİ HATIRLATMA

Geminin ihtiyati haczi, deniz ticaret hukukunda karmaşık ve detaylı bir süreci kapsar. İlgili tüm tarafların, sürecin yasal gerekliliklerine uygun hareket etmesi son derece önemlidir. Bu nedenle, gemi üzerindeki haklarınızı güvence altına almak ve yasal sürecin sorunsuz ilerlemesini sağlamak adına, alanında uzman bir avukat veya hukuk danışmanı ile çalışmanız önerilir.İhtiyati haciz kararları ve uygulamaları, maddi ve hukuki sonuçlar doğurabileceğinden, uzman desteğiyle süreci yürütmek, ileride yaşanabilecek sorunları en aza indirecektir.

Read More

 Geminin İşletilmesinin Sebep Olduğu Zıya veya Hasarlar Nelerdir?  (TTK.m.1352/1a)

Av.Meryem GÜNAY

Giriş

Türk Ticaret Kanunu’nun 1352. maddesinin (a) bendinde yer alan “geminin işletilmesinin sebep olduğu zıya veya hasar” ifadesi, geminin ticari faaliyetleri sırasında meydana gelen maddi kayıpları kapsamaktadır. Bu tür zararlar, genellikle geminin yük taşıma, manevra yapma, limana yanaşma veya limandan ayrılma gibi faaliyetleri sırasında ortaya çıkar. Gemi işletmesinin sebep olduğu zıya veya hasar, yalnızca geminin kendisinde değil, üçüncü kişilere ait mallarda, liman altyapısında veya diğer gemilerde meydana gelen maddi hasarları da içerir.

Hukuki Dayanak ve Kapsam

Geminin işletilmesinden kaynaklanan zararlar, hem gemi sahibi hem de gemiyi işleten kişi veya kuruluş için önemli hukuki sorumluluk doğurur. Geminin ticari faaliyetleri sırasında herhangi bir zararın meydana gelmesi durumunda, gemi sahibi veya işletmecisi bu zararları tazmin etmekle yükümlüdür.

Geminin işletilmesi, şu durumları içerir:

Liman Manevraları: Gemi, limana yanaşırken veya limandan ayrılırken iskelelere, rıhtımlara veya diğer gemilere zarar verebilir. Örneğin, limana yanaşırken bir rıhtıma çarpan geminin sebep olduğu maddi zararlar bu kapsamdadır.

Deniz Trafiği: Gemiler, denizde diğer gemilerle çarpışma veya onlara zarar verme riski taşır. Özellikle deniz trafiği yoğun olan bölgelerde geminin yanlış manevrası sonucunda diğer gemilere çarpması durumunda, ortaya çıkan zararlar bu madde kapsamına girer.

Yükleme ve Boşaltma Süreçleri: Yükleme veya boşaltma sırasında gemide veya geminin çevresinde meydana gelen zararlar, gemi işletmesi sebebiyle oluşan zıya veya hasar olarak değerlendirilir. Örneğin, yükün hatalı yüklenmesi sonucu gemi içinde oluşan hasar veya limanda bulunan diğer araçlara verilen zararlar da bu kapsamda yer alır.

Geminin işletilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararlara örnekler:

1. Limana Yanlış Manevra Yaparak Çarpma

Bir yük gemisinin limana yanaşması sırasında kaptanın yanlış bir manevra yapması sonucu gemi, rıhtıma çarpar ve rıhtımda maddi hasara yol açar. Liman otoriteleri, meydana gelen zararı karşılamak için gemi sahibine veya işletmecisine dava açabilir. Bu tür zararlar genellikle geminin deniz sigortası kapsamında değerlendirilir. Ancak, sigorta poliçesi kapsamındaki limitlerin aşılması durumunda, sigorta dışındaki zararları gemi sahibi kendi varlıklarıyla karşılamak zorunda kalabilir.

2. Deniz Çarpışması

Deniz trafiği yoğun olan bir limana yakın bölgede, seyir halinde olan iki gemiden biri diğerine çarpar. Çarpışma sonucu her iki gemide de ciddi hasarlar meydana gelir ve her iki taraf da zarar görür. Bu tür durumlarda, kaza sonucu meydana gelen zararın hangi geminin yanlış manevrası veya ihmali sonucu gerçekleştiği belirlenir. Sorumlu tarafın tespit edilmesi için olayın detaylı incelemesi yapılır ve sigorta poliçesi doğrultusunda tazminat ödemeleri gerçekleştirilir. Sigorta şirketleri, olayın oluş şekline göre sorumluluk dağılımını yaparak tazminat ödemelerini düzenler.

3. Limanda Yükleme Sırasında Kazaya Bağlı Hasar

Limanda yükleme işlemi sırasında gemiye yüklenen konteynerlerden biri, vinçle taşınırken gemi gövdesine çarparak hasara yol açar. Bu kazada konteynerdeki mallar da zarar görür. Yükleme sırasında meydana gelen bu tür kazalar, genellikle yükleme ekiplerinin veya vinç operatörlerinin ihmali ile ortaya çıkar. Ancak, gemi sahibi de liman operasyonlarının bir parçası olarak bu tür kazalardan sorumlu tutulabilir. Bu durumda, yük sahibinin konteynerdeki zararını tazmin etmesi gerekebilir. Eğer gemi sigorta kapsamında korunuyorsa, gemi sahibi sigorta poliçesinden faydalanarak hem gemi gövdesindeki hasarı hem de yükün zararını karşılayabilir.

4. Geminin Deniz Araçlarına Hasar Vermesi

Bir yolcu gemisi, seyir sırasında küçük bir balıkçı teknesine çarparak teknede hasara yol açar. Bu kaza sonucunda balıkçı teknesi kullanılamaz hale gelir ve balıkçıların geçim kaynakları etkilenir. Gemi sahibi veya işletmecisi, balıkçı teknesine verilen zarar ve balıkçıların uğradığı geçici iş kaybı için tazminat ödemekle yükümlüdür.

5. Rıhtım veya Liman Altyapısına Verilen Zarar

Bir konteyner gemisi, yük boşaltma sırasında rıhtımdaki vinç sistemine çarparak vinç sisteminde ciddi hasara yol açar. Hasar nedeniyle limandaki operasyonlar durma noktasına gelir ve liman işletmecisi büyük bir maddi kayba uğrar. Liman işletmecisi, rıhtım ve vinç sisteminde meydana gelen hasarın tazmini için gemi sahibine veya işletmecisine karşı tazminat davası açabilir. Gemi sahibi, sigorta poliçesi kapsamında bu zararı karşılayabilir; ancak liman işletmecisinin talep ettiği tazminat miktarı sigorta limitlerini aşarsa, kalan zararı gemi sahibi kendi varlıklarıyla karşılamak zorunda kalabilir. Ayrıca, limandaki operasyonların aksaması nedeniyle ortaya çıkan dolaylı zararlar (örneğin, geciken yükleme/boşaltma işlemleri nedeniyle limanın gelir kaybı) da talep edilebilir.

Sonuç

Türk Ticaret Kanunu’nun 1352. maddesinin (a) bendi, geminin işletilmesi sırasında meydana gelen zıya ve hasarların tazmini konusunda açık bir düzenleme sunar. Gemi sahipleri ve işletmeciler, bu tür zararlar için genellikle sigorta yaptırsa da, zarar miktarı ve sorumluluk paylaşımı konusunda hukuki anlaşmazlıklar sıkça gündeme gelmektedir. Gemi işletmesi sırasında doğan zararlara yönelik dava süreçleri, sigorta kapsamı ve uluslararası hukukun etkileri göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli ve tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça belirlenmelidir.

Anahtar kelimeler : Deniz alacağı, geminin işletilmesi, avukat, Tuzla, İstanbul, Deniz Ticaret Hukuku, uzman

ÖNEMLİ HATIRLATMA : Gemi taşımacılığı ve deniz ticareti hukuku kapsamındaki yasal süreçler, hem karmaşık yasal düzenlemeleri hem de dikkat edilmesi gereken çeşitli teknik ve hukuki detayları içerir. Bu nedenle, tarafların süreci alanında uzman bir deniz ticareti avukatı veya danışman eşliğinde yürütmeleri önerilir. CONTACT

Read More

كيفية الحصول على تصريح إقامة قصيرة الأمد في تركيا للأجانب: متطلبات التقديم والوثائق اللازمة

المحامية، مريم غناي

1. ما هو تصريح الإقامة قصيرة الأمد؟

تعريف: تصريح الإقامة قصيرة الأمد هو نوع من تصاريح الإقامة التي تُمنح للأجانب المتواجدين في تركيا لأغراض مؤقتة محددة. يُمنح التصريح بشكل عام لمدة تصل إلى سنتين، وفي بعض الحالات، مثل المستثمرين ومواطني جمهورية شمال قبرص التركية، قد تمتد المدة إلى خمس سنوات. يهدف هذا التصريح لتنظيم إقامة الأجانب لأغراض مثل البحث العلمي، الاتصال بالأعمال، السياحة، التعليم، والعلاج الطبي. (القانون رقم 6458، المادة 31 بشأن الأجانب والحماية الدولية)
موقع التقديم ومدة الإقامة: يجب تقديم الطلبات داخل تركيا إلى محافظات المقاطعات، بينما تُقدم الطلبات من الخارج إلى القنصليات التركية المعنية. يجب إتمام الطلبات داخل تركيا قبل انتهاء فترة الإقامة القانونية للأجنبي بمدة لا تقل عن 60 يومًا قبل انتهاء تصريح الإقامة. (اللائحة التنفيذية للقانون رقم 6458، المادة 21/1-5)
المدة: يُمنح هذا التصريح عادة لمدة تصل إلى سنتين، وقد يمتد إلى خمس سنوات في بعض الحالات (مثل مواطني جمهورية شمال قبرص التركية والمستثمرين). بالإضافة إلى ذلك، يتم منح تصاريح الإقامة للمشاركين في دورات اللغة التركية لمدة الدورة، ويمكن تجديدها مرتين كحد أقصى. (اللائحة التنفيذية، المادة 28/2 والمادة 28/13)
الأساس القانوني: يتم تنظيم تصريح الإقامة هذا بموجب المواد 31-33 من القانون رقم 6458 بشأن الأجانب والحماية الدولية، والمادتين 28 و29 من اللائحة التنفيذية. (القانون رقم 6458، المواد 31-33؛ اللائحة التنفيذية، المواد 28-29)
الغرض: يهدف هذا التصريح إلى تنظيم الإطار القانوني لدخول وإقامة وحقوق الأجانب في تركيا لأغراض مؤقتة، وحماية النظام والأمن العامين، ودعم عملية الاندماج. (القانون رقم 6458، المواد 31-33)

2. الأشخاص المؤهلون للحصول على تصريح إقامة قصيرة الأمد والأغراض

البحث العلمي (القانون رقم 6458، المادة 31/1-أ؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/2): يتم منح هذا التصريح للأجانب الذين سيجرون بحثًا علميًا في تركيا. للأنشطة البحثية التي تتطلب إذنًا مثل الحفريات الأثرية، يلزم الحصول على تصريح من وزارة الثقافة والسياحة أو الجامعات ذات الصلة. أما البحث الذي لا يتطلب إذنًا، فيكفي تقديم تصريح.
مالكو العقارات (القانون رقم 6458، المادة 31/1-ب؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/3): الأجانب الذين يمتلكون عقارًا سكنيًا في تركيا يمكنهم التقدم للحصول على تصريح إقامة لاستخدام ممتلكاتهم. يمكن لأفراد العائلة أيضًا التقديم للحصول على نفس التصريح. يجب أن يكون العقار مناسبًا للأغراض السكنية، ولا يُمنح التصريح للعقارات غير السكنية.
الاتصالات التجارية أو ريادة الأعمال (القانون رقم 6458، المادة 31/1-ج؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/4): يتم منح هذا التصريح للأجانب الذين يعتزمون إقامة اتصالات تجارية أو بدء أعمال في تركيا. يجب أن تتضمن الطلبات خطاب دعوة من الشركاء التجاريين. للإقامة التي تزيد عن ثلاثة أشهر، يلزم تقديم شهادة تأسيس عمل.
التدريب أثناء الخدمة (القانون رقم 6458، المادة 31/1-چ؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/5): يمكن للأجانب الذين يتلقون تدريبًا أثناء الخدمة في منظمة في تركيا التقدم للحصول على تصريح إقامة صالح لمدة التدريب. يجب تقديم وثائق توضح محتوى ومدة التدريب.
برامج التعليم أو التبادل (القانون رقم 6458، المادة 31/1-د؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/6): يمكن للأجانب المشاركين في برامج التبادل الدولي للطلاب (مثل إيراسموس) الحصول على تصريح إقامة صالح لمدة دراستهم في تركيا. الطلاب الذين أكملوا إجراءات التأمين الخاص بهم معفيون من متطلبات التأمين الصحي.
الأغراض السياحية (القانون رقم 6458، المادة 31/1-ه؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/7): يمكن للأجانب الذين يزورون تركيا لأغراض سياحية التقدم للحصول على تصريح إقامة بتقديم وثائق تشرح تفاصيل إقامتهم المخطط لها، الإقامة، والمعلومات ذات الصلة.
العلاج الطبي (القانون رقم 6458، المادة 31/1-ف؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/11): يمكن للأجانب الذين يتلقون العلاج في مستشفيات عامة أو خاصة في تركيا التقدم للحصول على تصريح إقامة صالح لمدة العلاج. يُطلب من الأجانب الذين يتحملون نفقات العلاج بأنفسهم الحصول على تأمين صحي.
الإقامة بناءً على قرارات قضائية أو إدارية (القانون رقم 6458، المادة 31/1-غ؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28/12): يتم منح هذا التصريح للأجانب الذين يُطلب منهم الإقامة في تركيا بسبب قرارات قضائية أو إدارية. تُحدد مدة الإقامة وفقًا لهذه القرارات.
الأغراض الأخرى (القانون رقم 6458، المادة 31/1-ح-ي؛ اللائحة التنفيذية، المواد 28/13-14): يتوفر هذا التصريح أيضًا للأجانب المشاركين في برامج التعليم، التدريب، أو الدورات التي تنظمها المؤسسات العامة، والأشخاص المشاركين في دورات اللغة التركية المعتمدة من وزارة التعليم الوطني، والخريجين الذين أكملوا تعليمهم العالي في تركيا.

3. متطلبات التقديم للحصول على تصريح إقامة قصيرة الأمد

التقديم والوثائق (القانون رقم 6458، المادة 32/1-أ؛ اللائحة التنفيذية، المادة 28): يجب تقديم الطلبات داخل تركيا إلى المحافظات، بينما تُقدم الطلبات من الخارج إلى القنصليات ذات الصلة. تحدد المديرية العامة الوثائق المطلوبة التي يجب توفيرها بالكامل من قبل المتقدم. يجب على المتقدمين تقديم وثائق تظهر مدة الإقامة المخطط لها وترتيبات الإقامة. (اللائحة التنفيذية، المادة 21/1)
الوضع القانوني (القانون رقم 6458، المادة 32/1-ب): يجب ألا يشكل الأجنبي تهديدًا للنظام العام والأمن. قد يُطلب سجلات جنائية. (القانون رقم 6458، المادة 32/1-ب؛ اللائحة التنفيذية، المادة 21/6)
متطلبات الإقامة (القانون رقم 6458، المادة 32/1-ج): يجب تقديم وثائق تُثبت مكان الإقامة المناسب مثل حجوزات الفنادق، عقود الإيجار، أو سندات الملكية. (اللائحة التنفيذية، المادة 22/7)
تصريح العنوان (القانون رقم 6458، المادة 32/1-د): يجب على المتقدمين تسجيل العنوان الذي سيقيمون فيه في تركيا في نظام التسجيل عند الحصول على تصريح الإقامة. (اللائحة التنفيذية، المادة 22/8)
التأمين الصحي (اللائحة التنفيذية، المادة 28/10): يجب على الأجانب الحصول على تأمين صحي صالح في تركيا. (اللائحة التنفيذية، المادة 22/13-14)

4. عملية التقديم والوثائق اللازمة

التقديم الإلكتروني وتوقيت التقديم (اللائحة التنفيذية، المادة 21/1، 5): يجب تقديم الطلبات من الداخل إلى المحافظات، أما الطلبات من الخارج فتُقدم عبر النظام الإلكتروني إلى القنصليات. يجب تقديم الطلبات قبل انتهاء مدة الإقامة بما لا يقل عن 60 يومًا.
وثائق التقديم: يجب على المتقدمين تقديم استمارة التقديم، جواز السفر أو وثيقة سفر معادلة، صورة بيومترية، إثبات كافٍ للوسائل المالية، تأمين صحي، وإثبات دفع الرسوم المطلوبة. (القانون رقم 6458، المادة 33؛ اللائحة التنفيذية، المادة 21/1-5)

5. أسباب رفض، إلغاء، وعدم تجديد تصريح الإقامة

أسباب الرفض (القانون رقم 6458، المادة 32): يُرفض الطلب إذا كانت الوثائق غير كاملة أو لم تُستوفى المتطلبات. يمكن إلغاء التصريح في حال إساءة الاستخدام أو إذا كان الأجنبي يشكل تهديدًا للنظام العام. (القانون رقم 6458، المادة 32/1)
حالات الإلغاء: يُلغى التصريح إذا تم ترحيل الأجنبي أو فُرض عليه حظر دخول. قد يُطلب تقارير صحية إضافية لبعض التهديدات الصحية العامة. (اللائحة التنفيذية، المادة 22/4-5)
شروط عدم التجديد: لا يتم تجديد التصريح إذا زال سبب الإقامة في تركيا. يجب تقديم طلبات التجديد قبل انتهاء التصريح بـ 60 يومًا. (القانون رقم 6458، المادة 33/1؛ اللائحة التنفيذية، المادة 21/6-8)

6. عملية تجديد تصريح الإقامة قصيرة الأمد

مدة التجديد: يمكن تمديد التصريح لمدة تصل إلى سنتين في كل مرة، ويجب تقديم طلبات التجديد قبل انتهاء الصلاحية بـ 60 يومًا على الأقل. يجب تقديم تأمين صحي صالح وإثبات كافٍ للوسائل المالية. (القانون رقم 6458، المادة 31/2؛ اللائحة التنفيذية، المادة 21/6)
الوثائق المطلوبة: يجب تقديم تأمين صحي صالح، معلومات العنوان، استمارة الطلب، وجواز السفر، كما في التقديم الأولي. (اللائحة التنفيذية، المادة 23)

7. الحقوق القانونية في حالة الرفض أو الإلغاء

حق الاستئناف وتقديم دعوى (القانون رقم 6458، المواد 80-82): الأجانب الذين يتم رفض تصاريحهم أو إلغاؤها يحق لهم تقديم استئناف إلى المديرية العامة خلال 60 يومًا. إذا بقي القرار سلبيًا، يمكن رفع دعوى في المحكمة الإدارية.
الإجراءات الإدارية: في حال وجود نقص في عملية الاستئناف، يُعطى الأجنبي 30 يومًا لاستكمالها. يتم الانتهاء من الطلبات خلال 90 يومًا. (اللائحة التنفيذية، المادة 22/1-2)

8. رفض طلبات التجديد والإجراءات القانونية

أسباب الرفض (القانون رقم 6458، المادة 33): قد تُرفض طلبات التجديد بسبب نقص الوثائق أو الأخطاء الإجرائية. (القانون رقم 6458، المادة 33/1)
حق الاستئناف وتقديم دعوى: في حال الرفض، يمكن رفع دعوى خلال 60 يومًا. يُسمح للأجنبي بالبقاء في تركيا أثناء عملية الاستئناف ويظل الطلب قيد الانتظار حتى يتم الوصول إلى قرار نهائي. (القانون رقم 6458، المواد 80-82)

9. الانتقال من تصريح الإقامة قصيرة الأمد إلى أنواع أخرى من تصاريح الإقامة

متطلبات الانتقال: يجب على الأجانب استيفاء متطلبات نوع الإقامة الجديد الذي يرغبون في الانتقال إليه. يمكن للأشخاص الذين ينتقلون إلى تصاريح إقامة الأسرة التقديم على أساس الزواج أو وجود أطفال. (القانون رقم 6458، المادة 34؛ اللائحة التنفيذية، المادة 23/2-3)
التقديم وتقديم الوثائق: تُقدم الطلبات عبر النظام الإلكتروني، وتُسلم الوثائق إلى المديرية الإقليمية لإدارة الهجرة. (اللائحة التنفيذية، المادة 23/1)

10. تكاليف طلب وتجديد تصريح الإقامة قصيرة الأمد

التكاليف (اللائحة التنفيذية، الملحق 4): تتراوح التكلفة الإجمالية لطلبات تجديد تصريح الإقامة قصيرة الأمد بين حوالي 10,000 و12,000 ليرة تركية لعام 2024. يشمل هذا المبلغ رسوم بطاقة تصريح الإقامة (565.00 ليرة تركية)، رسوم التصريح (1,040 ليرة تركية)، رسوم تأشيرة دخول مرة واحدة (5,476.00 ليرة تركية)، ورسوم الترجمة والتصديق (بمعدل 1,800 ليرة تركية)، وتكاليف التأمين الصحي التي تتراوح بين 1,000 و4,000 ليرة تركية حسب عمر المتقدم. خلال الشهر الأول، تكون الرسوم اليومية لتصريح الإقامة 381.90 ليرة تركية، مع الحد الأقصى للرسوم عند 1,962.60 ليرة تركية.

دفع الرسوم: يجب دفع رسوم التصريح ورسوم البطاقة إلى البنوك المعينة، وتقديم الإيصالات مع الطلب. (اللائحة التنفيذية، المادة 21/9، المادة 23/4)

ملاحظة هامة: يتطلب الحصول على تصريح إقامة قصيرة الأمد الالتزام بمتطلبات قانونية محددة واهتمامًا دقيقًا بالتفاصيل. لذا يُنصح الأجانب الذين يسعون للحصول على تصريح إقامة قصيرة الأمد في تركيا بالعمل مع مستشار أو محام متخصص في هذا المجال لضمان سلاسة عملية التقديم وتجنب فقدان حقوقهم المحتملة. معلومات الاتصال لدعم قانوني متخصص.contact

Read More

How to Obtain a Short-Term Residence Permit in Turkey for Foreigners: Application Requirements and Necessary Documents

Attorney, Meryem Günay

1.What is a Short-Term Residence Permit?

Definition: A Short-Term Residence Permit is a type of residence permit issued to foreigners who are in Turkey for specific temporary purposes. The permit is generally issued for up to two years; however, in certain cases, such as for investors and TRNC citizens, the period may extend up to five years. This permit is intended for foreigners residing temporarily for purposes such as scientific research, business connections, tourism, education, and medical treatment. (Law No. 6458, Article 31 on Foreigners and International Protection)
Application Location and Duration: Applications made within Turkey should be submitted to the provincial governorates, while applications made from abroad should be submitted to the relevant Turkish consulates. Domestic applications must be made before the foreigner’s legal stay period expires. Applications must be completed at least 60 days before the expiration of the residence permit. (Implementation Regulation of Law No. 6458, Article 21/1-5)
Duration: Normally, this permit is issued for up to two years, but it may extend to five years in certain cases (e.g., for TRNC citizens and investors). Additionally, those participating in Turkish language courses are granted a residence permit for the duration of the course and may renew it up to twice. (Implementation Regulation, Article 28/2 and Article 28/13)
Legal Basis: This residence permit is regulated under Articles 31-33 of the Law No. 6458 on Foreigners and International Protection, and Articles 28 and 29 of the Implementation Regulation. (Law No. 6458, Articles 31-33; Implementation Regulation, Articles 28-29)
Purpose: It aims to regulate the legal framework for foreigners’ entry, stay, and residence rights in Turkey for temporary purposes and to protect public order and security while supporting the integration process. (Law No. 6458, Articles 31-33)

2.Persons Eligible for a Short-Term Residence Permit and Purposes
Scientific Research (Law No. 6458, Article 31/1-a; Implementation Regulation, Article 28/2): This permit is issued to foreigners who will conduct scientific research in Turkey. For research activities requiring permission, such as archaeological excavations, an authorization from the Ministry of Culture and Tourism or relevant universities is necessary. For research not subject to permission, a declaration is sufficient.
Property Owners (Law No. 6458, Article 31/1-b; Implementation Regulation, Article 28/3): Foreigners who own residential property in Turkey may apply for a residence permit to utilize their property. Family members can also apply for the same permit. The property must be suitable for residential purposes, and the permit is not granted for properties that are not residential in nature.
Business Connections or Entrepreneurship (Law No. 6458, Article 31/1-c; Implementation Regulation, Article 28/4): This permit is issued to foreigners who intend to establish business connections or start a business in Turkey. Applications must include an invitation letter from business partners. For stays exceeding three months, a business establishment certificate is required.
In-Service Training (Law No. 6458, Article 31/1-ç; Implementation Regulation, Article 28/5): Foreigners receiving in-service training at an organization in Turkey may apply for a residence permit valid for the duration of the training. Documents indicating the content and duration of the training must be provided.
Educational or Exchange Programs (Law No. 6458, Article 31/1-d; Implementation Regulation, Article 28/6): Foreigners participating in international student exchange programs (e.g., Erasmus) may receive a residence permit valid for the duration of their studies in Turkey. Students who have completed their insurance procedures are exempt from the health insurance requirement.
Tourism Purposes (Law No. 6458, Article 31/1-e; Implementation Regulation, Article 28/7): Foreigners visiting Turkey for tourism purposes may apply for a residence permit by presenting documents detailing their planned stay, accommodation, and other relevant information.
Medical Treatment (Law No. 6458, Article 31/1-f; Implementation Regulation, Article 28/11): Foreigners receiving treatment at public or private hospitals in Turkey may apply for a residence permit valid for the treatment period. Foreigners covering their own medical expenses are required to have health insurance.
Staying Due to Judicial or Administrative Decisions (Law No. 6458, Article 31/1-g; Implementation Regulation, Article 28/12): This permit is issued to foreigners who are required to stay in Turkey due to judicial or administrative decisions. The duration of the stay is determined in accordance with these decisions.
Other Purposes (Law No. 6458, Article 31/1-h-j; Implementation Regulation, Article 28/13-14): This permit is also available to foreigners participating in educational, internship, or course programs organized by public institutions, those attending Turkish language courses approved by the Ministry of National Education, and graduates who have completed higher education in Turkey.

3.Application Requirements for Short-Term Residence Permit
Application and Documents (Law No. 6458, Article 32/1-a; Implementation Regulation, Article 28): Domestic applications must be submitted to the governorates, while applications made from abroad must be submitted to the relevant consulates. The Directorate General specifies the required documents, which must be fully provided by the applicant. Applicants must present documents showing the duration of their intended stay and accommodation arrangements. (Implementation Regulation, Article 21/1)
Legal Standing (Law No. 6458, Article 32/1-b): Foreigners must not pose a threat to public order and security. Criminal records may be requested. (Law No. 6458, Article 32/1-b; Implementation Regulation, Article 21/6)
Accommodation Requirement (Law No. 6458, Article 32/1-c): Suitable accommodation must be provided and proven by documents such as hotel reservations, lease agreements, or title deeds. (Implementation Regulation, Article 22/7)
Address Declaration (Law No. 6458, Article 32/1-d): It is mandatory to declare the address in Turkey where the applicant will stay, and upon receiving the residence permit, they must register with the address registration system. (Implementation Regulation, Article 22/8)
Health Insurance (Implementation Regulation, Article 28/10): Foreigners must have valid health insurance in Turkey. For those without insurance in Turkey, a private health insurance policy with annual renewal is required. (Implementation Regulation, Article 22/13-14)

4.Application Process and Necessary Documents
E-Residence and Application Timing (Implementation Regulation, Article 21/1, 5): Domestic applications should be submitted to the governorates, while foreign applications should be submitted to consulates through the e-residence system. Applications must be completed at least 60 days before the residence period expires.
Documents for Application: Applicants must submit an application form, passport or equivalent travel document, biometric photo, proof of financial means, health insurance, and proof of payment for required fees. (Law No. 6458, Article 33; Implementation Regulation, Article 21/1-5)

5.Reasons for Rejection, Cancellation, and Non-Renewal of Residence Permit
Rejection Reasons (Law No. 6458, Article 32): Applications will be rejected if the documents are incomplete or requirements are not met. The permit may be canceled if it is misused or if the foreigner poses a threat to public order. (Law No. 6458, Article 32/1)
Cancellation Conditions: Residence permits may be canceled if the foreigner is subject to deportation or entry bans. For certain public health threats, additional health reports may be required. (Implementation Regulation, Article 22/4-5)
Non-Renewal Conditions: Short-term residence permits are not renewed if the reason for residence in Turkey no longer exists. Applications for renewal must be made at least 60 days before the permit expires. (Law No. 6458, Article 33/1; Implementation Regulation, Article 21/6-8)

6.Renewal Process for Short-Term Residence Permit
Renewal Duration: The permit may be extended for up to two years each time, with renewal applications made at least 60 days before expiration. Valid health insurance and proof of sufficient financial means must be submitted. (Law No. 6458, Article 31/2; Implementation Regulation, Article 21/6)
Required Documents: For renewal, valid health insurance, address information, the application form, and the passport, similar to those submitted in the initial application, must be provided. (Implementation Regulation, Article 23)

7.Legal Rights in Case of Rejection or Cancellation
Right to Appeal and File a Lawsuit (Law No. 6458, Articles 80-82): Foreigners whose permits are rejected or canceled have the right to appeal to the Directorate General within 60 days. If the decision remains negative, a lawsuit may be filed in the administrative court.
Administrative Procedures: If there are any deficiencies in the appeal process, the foreigner is given 30 days to resolve them. Applications are finalized within 90 days. (Implementation Regulation, Article 22/1-2)

8.Rejection of Renewal Applications and Legal Process
Rejection Reasons (Law No. 6458, Article 33): Renewal applications may be rejected due to incomplete documentation or procedural errors. (Law No. 6458, Article 33/1)

Right to Appeal and File a Lawsuit: In cases of rejection, a lawsuit may be filed within 60 days. During the appeal process, the foreigner is permitted to stay in Turkey, and the application remains pending until a final decision is reached. (Law No. 6458, Articles 80-82)

9.Transition from Short-Term to Other Types of Residence Permits
Transition Requirements: Foreigners must meet the requirements of the new residence type they wish to transition to. Those transitioning to family residence permits may apply based on marriage or having children. (Law No. 6458, Article 34; Implementation Regulation, Article 23/2-3)
Application and Submission of Documents: Applications are made through the e-residence system, and documents are submitted to the Provincial Directorate of Migration Management. (Implementation Regulation, Article 23/1)

10.Costs for Short-Term Residence Permit Application and Renewal
Costs (Implementation Regulation, Annex 4): The total cost for short-term residence permit applications and renewals varies between approximately 10,000 TL and 12,000 TL for 2024. This amount includes the residence permit card fee (565.00 TL), the residence permit fee (1,040 TL), single-entry visa fee (5,476.00 TL), notary and translation fees (average 1,800 TL), and health insurance costs, which range between 1,000 TL and 4,000 TL, depending on the applicant’s age. For the first month, the residence permit fee is 381.90 TL daily, with the maximum charge capped at 1,962.60 TL.

Fee Payment: The residence permit fee and card payment must be made to designated banks, with receipts submitted with the application. (Implementation Regulation, Article 21/9, Article 23/4)

Keywords: foreigner, short-term residence permit, lawyer, attorney, Tuzla, Istanbul

Important Reminder: The application process for a short-term residence permit involves specific legal requirements and attention to detail. Therefore, it is recommended that foreigners seeking a short-term residence permit in Turkey work with a consultant or lawyer specializing in this field to ensure a smoother application process and avoid potential loss of rights.CONTACT Information for Expert Legal Support.

Read More

Yabancıların Türkiye’de Kısa Dönem İkamet İzni Nasıl Alınır: Başvuru Şartları ve Gerekli Belgeler

1. Kısa Dönem İkamet İzni Nedir?

Tanım: Kısa Dönem İkamet İzni, Türkiye’de geçici amaçlarla belirli süreli olarak bulunan yabancılara verilen bir ikamet izni türüdür. İzin, genel olarak en fazla iki yıl süreyle düzenlenir. Ancak, yatırımcılar ve KKTC vatandaşları gibi bazı özel durumlar için izin süresi beş yıla kadar çıkabilir. Bu ikamet izni; bilimsel araştırma, iş bağlantısı, turistik ziyaret, eğitim, tedavi gibi geçici amaçlarla kalacak olan yabancılara yöneliktir. (6458 sayılı YUKK, m. 31)

Başvuru Yeri ve Süresi: Yurt içinden yapılacak başvurular, valiliklere iletilirken yurt dışından yapılan başvurular, ilgili Türk konsolosluklarına iletilir. Yurt içindeki başvurular, yabancının yasal süresi dolmadan yapılmalıdır. Başvuruların, ikamet süresi sona ermeden en az 60 gün önce tamamlanması gerekmektedir. (YUKK Uygulama Yönetmeliği, m. 21/1-5)

Süre: Normalde en fazla iki yıl süreyle verilen bu izin, bazı özel durumlarda (örneğin KKTC vatandaşları ve yatırımcılar) beş yıla kadar verilebilir. Ayrıca Türkçe kurslarına katılanlar için kurs süresi kadar ikamet izni verilir ve en fazla iki defa uzatılabilir. (YUKK Uygulama Yönetmeliği, m. 28/2, m. 28/13)

Yasal Dayanak: Bu ikamet izni, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 31-33. maddeleri ile YUKK Uygulama Yönetmeliği’nin 28 ve 29. maddelerinde düzenlenmiştir. (YUKK m. 31-33; Yönetmelik m. 28-29)

Amaç: Türkiye’ye geçici amaçlarla gelen yabancıların yasal çerçevede ülkeye giriş, kalış ve ikamet haklarını düzenlemeyi, kamu düzenini ve güvenliğini koruyarak uyum sürecini desteklemeyi hedefler. (YUKK m. 31-33)

2. Kısa Dönem İkamet İzni Verilebilecek Kişiler ve Amaçları

Bilimsel Araştırma (YUKK m. 31/1-a; Uygulama Yönetmeliği m. 28/2): Türkiye’de bilimsel araştırma yapacak yabancılara verilir. Arkeolojik kazı çalışmaları gibi izin gerektiren araştırmalar için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan veya ilgili üniversitelerden izin belgesi alınmalıdır. İzne tabi olmayan araştırmalarda ise beyan sunulması yeterlidir.

Taşınmaz Sahipleri (YUKK m. 31/1-b; Uygulama Yönetmeliği m. 28/3): Türkiye’de konut niteliğinde taşınmaz mülk sahibi olan yabancılar, bu mülklerini kullanmak üzere ikamet izni başvurusu yapabilir. Aile bireyleri de aynı izne başvurabilir. Mülkün konut olarak kullanılabilecek nitelikte olması şarttır. Konut niteliği taşımayan taşınmazlar için bu izin verilemez.

Ticari Bağlantı veya İş Kurma (YUKK m. 31/1-c; Uygulama Yönetmeliği m. 28/4): Türkiye’de iş kurma veya ticari bağlantılar kurmak amacıyla gelen yabancılara verilir. Ticari ortaklardan alınacak davet mektubu gibi belgelerle başvuru yapılmalıdır. Üç ayı aşan kalış durumunda, iş yeri açılış belgesi sunulması zorunludur.

Hizmet İçi Eğitim (YUKK m. 31/1-ç; Uygulama Yönetmeliği m. 28/5): Türkiye’deki bir kurum veya kuruluşta hizmet içi eğitim alacak yabancılar, eğitim süresi boyunca geçerli olacak şekilde ikamet izni alabilir. Eğitim içeriğini ve süresini gösterir belgeler sunulmalıdır.

Eğitim veya Değişim Programları (YUKK m. 31/1-d; Uygulama Yönetmeliği m. 28/6): Türkiye’de uluslararası anlaşmalar doğrultusunda öğrenci değişim programlarına (örneğin Erasmus) katılacak yabancılar, eğitim süresi boyunca ikamet izni alabilir. Sigorta işlemlerini tamamlayan öğrenciler için sağlık sigortası aranmaz.

Turistik Amaçlar (YUKK m. 31/1-e; Uygulama Yönetmeliği m. 28/7): Turistik ziyaret amacıyla Türkiye’ye gelen yabancılar, kalacakları süre, konaklama planı ve diğer detayları içeren belgelerle ikamet izni başvurusu yapabilir.

Tedavi (YUKK m. 31/1-f; Uygulama Yönetmeliği m. 28/11): Kamu veya özel hastanelerde tedavi görecek yabancılara verilir. Tedavi süresi boyunca geçerli bir ikamet izni alınabilir. Tedavi masraflarını kendisi karşılayan yabancılardan sağlık sigortası istenir.

Adli veya İdari Karara Bağlı Kalış (YUKK m. 31/1-g; Uygulama Yönetmeliği m. 28/12): Türkiye’de adli veya idari bir karar nedeniyle kalması gereken yabancılar için verilir. Kalma süresi, adli veya idari kararın gerekleri doğrultusunda belirlenir.

Diğer Amaçlar (YUKK m. 31/1-h-j; Uygulama Yönetmeliği m. 28/13-14): Kamu kurumları aracılığıyla eğitim, staj veya kurs programlarına katılacak olanlar, MEB onaylı Türkçe kurslarına katılanlar ve Türkiye’de yükseköğrenimlerini tamamlayan mezunlar için de kısa dönem ikamet izni verilebilir.

3. Kısa Dönem İkamet İzni Başvuru Şartları

Başvuru ve Belgeler (YUKK m. 32/1-a; Uygulama Yönetmeliği m. 28): Başvuruların, valilik veya yurt dışından yapıldığında konsolosluklara yapılması esastır. Gerekli belgeler Genel Müdürlük tarafından belirlenir ve başvuru sahibi bu belgeleri eksiksiz sunmalıdır. Başvuru sahiplerinin, geçerli bir ikamet izni başvurusu için kalacakları süreyi ve konaklama yerlerini gösterir belgeleri hazırlamaları gerekir. (Yönetmelik m. 21/1)

Yasal Durum (YUKK m. 32/1-b): Yabancıların, kamu düzeni ve güvenliğini tehdit etmemesi gerekir. Adli sicil kaydı talep edilirse sunulmalıdır. (YUKK m. 32/1-b; Yönetmelik m. 21/6)

Konaklama Şartı (YUKK m. 32/1-c): Genel sağlık ve güvenlik şartlarına uygun konaklama sağlanması zorunludur. Otel rezervasyonları, kira sözleşmeleri veya tapu belgeleri gibi belgelerle konaklama kanıtlanmalıdır. (Yönetmelik m. 22/7)

Adres Beyanı (YUKK m. 32/1-d): Türkiye’de kalınacak adresin beyanı zorunludur ve ikamet izni alındıktan sonra adres kayıt sistemine kayıt yapılmalıdır. Yabancı, sabit bir adres veya konaklama adresini belirtmelidir. (Yönetmelik m. 22/8)

Sağlık Sigortası (Uygulama Yönetmeliği m. 28/10): Türkiye’de geçerli bir sağlık sigortasına sahip olunması gereklidir. Türkiye’de sağlık sigortası bulunmayanlardan, yıl sonu yenilemek üzere bir yıllık özel sağlık sigortası aranır. (Yönetmelik m. 22/13-14)

4. Başvuru Süreci ve Gerekli Belgeler

E-İkamet ve Başvuru Süresi (YUKK Uygulama Yönetmeliği, m. 21/1, 5): Yurt içinden başvurularda valiliklere, yurt dışından başvurularda konsolosluklara yapılan başvurular e-ikamet sistemi üzerinden alınır. Başvuru süresi, vize süresini 10 güne kadar aşmış yabancılar için de geçerlidir. Başvurunun, ikamet süresi sona ermeden en az 60 gün önce yapılması zorunludur.

Başvuruda Sunulacak Belgeler: Başvuru formu, pasaport veya pasaport yerine geçen belge, biyometrik fotoğraf, mali yeterliliği gösterir beyan, sağlık sigortası ve harç bedelinin ödendiğine dair belge gibi belgeler sunulmalıdır. (YUKK m. 33; Uygulama Yönetmeliği m. 21/1-5)

5. İkamet İzninin Red, İptal ve Uzatma Yapılmama Nedenleri

Red Nedenleri (YUKK m. 32): Başvuru için gereken belgeler eksik veya koşullar sağlanmamışsa başvuru reddedilir. İzin, amacına aykırı kullanım veya kamu düzenine tehdit hallerinde iptal edilir. (YUKK m. 32/1)

İptal Durumları: Yabancı hakkında sınır dışı edilme veya Türkiye’ye giriş yasağı varsa ikamet izni iptal edilir. Kamu sağlığını tehdit eden hastalıklar varsa ek sağlık raporu istenebilir. (Yönetmelik m. 22/4-5)

Uzatılmama Koşulları: Kısa dönem ikamet izni, yabancının ülkede kalmasının gerekliliğini ortadan kaldıran durumlarda uzatılmaz. İkamet süresi sona ermeden en az 60 gün önce başvuru yapılması gerekir. (YUKK m. 33/1; Yönetmelik m. 21/6-8)

6. Kısa Dönem İkamet İzni Uzatma İşlemi

Uzatma Süresi: İzin, her defasında iki yıla kadar uzatılabilir. Uzatma başvuruları en geç 60 gün önce yapılmalıdır. Uzatmalarda, geçerli sağlık sigortası ve mali yeterliliği kanıtlayan belgeler sunulmalıdır. (YUKK m. 31/2; Yönetmelik m. 21/6)

Gerekli Belgeler: Uzatmada, geçerli sağlık sigortası, adres bilgisi, başvuru formu ve pasaport gibi önceki başvuru belgeleri tekrar sunulur. (Yönetmelik m. 23)

7. Red ve İptal Durumunda Hukuki Haklar

İtiraz ve Dava Açma Hakkı (YUKK m. 80-82): İkamet izni reddedilen veya iptal edilen yabancılar, 60 gün içinde Göç İdaresi’ne itiraz edebilir. Göç İdaresi olumsuz karar verirse, idare mahkemesinde dava açılabilir.

İdari Süreçler: İtiraz sürecinde herhangi bir eksiklik varsa yabancıya 30 gün süre tanınır. Başvuru 90 gün içinde sonuçlandırılır. (Yönetmelik m. 22/1-2)

8. Uzatma Başvurularının Reddi ve Hukuki Süreç

Red Nedenleri (YUKK m. 33): Uzatma başvuruları, gerekli belgelerin eksikliği veya usule uygun yapılmaması gibi nedenlerle reddedilir. Göç İdaresi reddetme hakkına sahiptir. (YUKK m. 33/1)

İtiraz ve Dava Süreci: Ret durumunda 60 gün içinde dava açılabilir. İtiraz sürecinde yabancının Türkiye’de kalması sağlanır ve başvuru sonuçlanıncaya kadar bekletilir. (YUKK m. 80-82)

9. Kısa Dönem İkamet İzninden Diğer İkamet Türlerine Geçiş

Geçiş Koşulları: Yabancının, geçmek istediği yeni ikamet türünün gerektirdiği şartları karşılaması gerekir. Aile ikamet iznine geçiş yapacaklar, evlilik veya çocuk üzerinden başvuru yapabilir. (YUKK m. 34; Yönetmelik m. 23/2-3)

Başvuru ve Belgelerin Teslimi: Başvurular, e-ikamet sistemi üzerinden yapılır. Belgeler İl Göç İdaresine sunulmalıdır. (Yönetmelik m. 23/1)

10. Kısa Dönem İkamet İzni Başvuru ve Uzatma Maliyetleri

Maliyet : Kısa dönem ikamet izni başvuru ve uzatma işlemlerinde harç bedeli, sağlık sigortası ve noter ücretleri bulunur. Başvuru sırasında tahakkuk eden harçlar, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre belirlenir. 2024 yılı itibariyle kısa dönem ikamet izni başvuru ve uzatma işlemleri için ödenmesi gereken toplam maliyet, başvuru yapılan yabancı için yaklaşık olarak 10.000 TL ile 12.000 TL arasında değişmektedir. Bu maliyet, ikamet izni kart ücreti olan 565,00 TL, ikamet izni harç ücreti 1.040 TL, tek giriş vize harcı 5.476,00 TL, noter ve tercüme işlemleri için ortalama 1.800 TL ve sağlık sigortası için ödenecek olan 1.000 TL – 4.000 TL arasında değişen tutarlardan oluşmaktadır. Ayrıca, ikamet tezkere ücreti olarak ilk ay için her gün 381,90 TL harç uygulanır ve bu harç, ilk ay için en az 381,90 TL ve en fazla 1.962,60 TL tutarında olabilir. İlk aydan sonraki aylar için ise ay kesirleri tam ay olarak dikkate alınarak hesaplama yapılır. Bu kalemler, başvuru sürecinde belirlenen harçlar olup, Göç İdaresi tarafından başvuruda istenen belgelerle birlikte sunulmalıdır.

Harcın Ödenmesi: İkamet izni harcı ve kart bedeli, başvuru sırasında belirtilen bankalara yatırılmalı ve makbuz belgelerle birlikte teslim edilmelidir. (Yönetmelik m. 21/9, m. 23/4)

Avukatlık Ücreti: Başvuru sürecinde hukuki destek alınması halinde, avukatlık ücretleri de toplam maliyete eklenebilir

.Anahtar kelimeler : yabancı, kısa süreli ikamet izni, 2mhukuk, avukat, Tuzla, İstanbul

ÖNEMLİ HATIRLATMA: Kısa dönem ikamet izni başvuru süreci, belirli yasal gereklilikler ve dikkat edilmesi gereken detaylar içeren bir süreçtir. Bu nedenle, Türkiye’de kısa süreli ikamet izni almak isteyen yabancıların, süreci alanında uzman bir danışman veya avukat eşliğinde yürütmeleri önerilir.

 

Read More

Evlilik Yoluyla Türk Vatandaşlığı Nasıl Alınır? Başvuru Şartları ve Usulü Nedir?

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak isteyen yabancıların, belirli şartları sağlaması ve gerekli belgeleri eksiksiz olarak sunması gerekmektedir. Bu süreç, evliliğin samimi olduğunu ve başvuran kişinin Türkiye için bir güvenlik riski oluşturmadığını kanıtlamaya yönelik ayrıntılı bir başvuru ve inceleme sürecini içerir.

1. Başvuru Şartları

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı başvurusu yapacak yabancıların yerine getirmesi gereken temel koşullar şunlardır:

En Az Üç Yıl Evlilik: Türk vatandaşı bir eşle evli olan yabancı uyruklu kişiler, en az üç yıl süren ve halen devam eden bir evlilik birliği içinde bulunmalıdır. Evlilik birlikteliğinin yalnızca vatandaşlık amacıyla değil, gerçek bir aile birliği amacı taşıması gereklidir. Aksi takdirde, sahte evlilikler veya sahte amaçlarla yapılan birliktelikler tespit edilirse başvuru reddedilir.

Aile Birliği ve Evlilik Birliği: Eşlerin evlilik birliğini koruması ve aile yaşamını sürdürmesi önemlidir. Evlilik birliğini bozan veya toplum tarafından hoş karşılanmayan davranışlar (örneğin, yasa dışı faaliyetler) başvurunun olumsuz sonuçlanmasına neden olabilir.

Kamu Güvenliğine Uygunluk: Başvuru yapan yabancının, kamu güvenliği ve toplumsal düzen açısından herhangi bir tehdit oluşturmaması gerekmektedir. Özellikle terör, casusluk veya organize suç gibi faaliyetlerle ilişkili olan kişilerin başvuruları kabul edilmez. Millî güvenlik ve kamu düzeni açısından yapılacak detaylı incelemeler başvuru sürecinin önemli bir parçasıdır.

2. Gerekli Belgeler

Başvurunun değerlendirilmesi için aşağıdaki belgelerin eksiksiz olarak sunulması gereklidir:

Başvuru Formu: VAT-6 formu olarak bilinen bu form, başvurunun resmi sürecini başlatır.

Pasaport veya Vatansızlık Belgesi: Kişinin kimlik bilgilerini kanıtlayan bu belgeler başvuruda sunulmalıdır.

Evlilik Cüzdanı ve Nüfus Kayıt Örneği: Türk vatandaşı eşe ait nüfus kayıt örneği ve evlilik cüzdanının fotokopisi gereklidir.

Adli Sicil Kaydı: Başvuranın sabıka kaydının olmaması, başvurunun kabul edilme olasılığını artırır.

İkamet İzni ve Biyometrik Fotoğraf: Türkiye’de ikamet edenler için ikamet izni ve son altı ay içinde çekilmiş biyometrik fotoğraflar talep edilir​(

3. Randevu Alma ve Belgelerin İncelenmesi

Başvurular Türkiye’de Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü’ne, yurt dışında ise konsolosluklara yapılır. Randevu alınarak gerekli belgeler teslim edilir.

Belgelerin İncelenmesi: Başvurunun kabul edilmesi için belgelerin eksiksiz olması önemlidir. Eksik belge durumunda başvuru işleme alınmaz.

4. Mülakat Aşaması

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı başvurusunda bulunan yabancı uyruklu kişi ve Türk vatandaşı eşi, başvuru sürecinde İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü’nde oluşturulan bir komisyon tarafından mülakata tabi tutulur. Bu mülakatın temel amacı, evliliğin samimi olup olmadığını ve gerçek bir aile birliği oluşturulup oluşturulmadığını değerlendirmektir. Mülakat aşaması, başvurunun en kritik ve kapsamlı değerlendirme adımlarından biridir.

Komisyon, başvuran çiftin yaşam tarzları, ortak kararları, günlük rutinleri ve evlilik sürecine dair bilgi edinmek amacıyla sorular yöneltir. Bu süreçte, evliliğin yalnızca vatandaşlık kazanma amacı taşıyıp taşımadığı detaylı şekilde incelenir. Mülakatın sonucunda, çiftin verdiği yanıtların tutarlılığı ve samimiyeti değerlendirildikten sonra bir kanaat oluşturulur. Bu aşamada, komisyon tarafından olumlu bir görüş bildirilirse, başvuru İçişleri Bakanlığı’na gönderilir ve nihai karar Bakanlık tarafından verilir.

5. Güvenlik ve Kamu Düzeni Kriterleri

Başvuru sahibinin Türkiye için milli güvenlik veya kamu düzenine bir tehdit teşkil etmediği belgelenmelidir. Bu çerçevede, başvuran kişinin terör faaliyetleri, insan kaçakçılığı ya da casusluk gibi yasa dışı eylemlerle bağlantısı olmamalıdır. Bu tür faaliyetlerde yer alan kişiler vatandaşlık başvurusu yapamaz​.

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı başvurusunda bulunan yabancıların başvurularının değerlendirilmesi sürecinde, başvuru sahibinin halihazırda devam eden bir yargılama veya soruşturma süreci olup olmadığı dikkatle incelenir. Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 28. ve 29. maddelerine göre, başvuru sırasında yargılaması devam eden veya bir soruşturma altında olan kişilerin başvuruları kabul edilmeyebilir. Bu durum, başvuru sahibinin kamu düzeni ve milli güvenlik açısından risk taşıyıp taşımadığının tespiti açısından önemlidir.

Başvuru sürecinde, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından başvuran kişinin adli sicili ve mevcut soruşturmaları incelenir. Eğer kişi, herhangi bir suçtan dolayı yargılanıyorsa veya terör faaliyetleri, insan kaçakçılığı gibi kamu düzenini tehdit edebilecek suçlarla bağlantısı bulunuyorsa, başvuru süreci bu durumdan doğrudan etkilenir. Böyle bir durumda, İl Emniyet Müdürlüğü’nün hazırlayacağı rapor, İçişleri Bakanlığı’na iletilir ve başvuru hakkında nihai karar verilir. Özellikle milli güvenliği tehdit eden suçlarla ilişkili kişiler, vatandaşlık başvurusu yapma hakkını kaybederler​(

Bu incelemelerde, başvuru sahibinin kişisel geçmişi, adli sicil kayıtları ve yargı süreci detaylı bir şekilde gözden geçirilir. Başvuru sahibinin, bu tür incelemeleri destekleyici ek bilgi veya belge sunabilmesi halinde, durumunun değerlendirilmesi için dosyasına eklenebilir. Ancak devam eden bir yargılama veya suç soruşturması durumu, başvurunun reddi ile sonuçlanabilir ve başvuru sahibinin Türk vatandaşlığını kazanması engellenebilir. Bu nedenle, başvuru öncesinde varsa mevcut yargı durumunun çözümlenmiş olması önem arz eder.

6. Evlilik Yoluyla Türk Vatandaşlığı Başvurusunun Reddine Karşı İptal Davası

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığına başvuran kişiler, başvuru süreçlerinde çeşitli nedenlerden ötürü ret kararıyla karşılaşabilirler. Bu ret nedenleri, başvuru sırasında öngörülen koşulların sağlanmaması, istenilen belgelerin eksik veya hatalı olması, verilen süre içinde eksikliklerin giderilmemesi veya mülakat sürecinin olumsuz sonuçlanması gibi durumları içermektedir. Ret kararı verildiğinde, bu karar başvuru sahibine veya vekiline resmi olarak tebliğ edilir.

Başvuru sahibinin ret kararına karşı çeşitli hukuki hakları bulunmaktadır. Öncelikle, ret kararının tebliğinden itibaren 60 gün içinde, kararın yeniden değerlendirilmesi amacıyla yetkili makama itirazda bulunulabilir. İtiraz sürecinde, dilekçe ile başvuru yapılır ve ret kararının gerekçelerine itiraz edilerek, yeniden incelenmesi talep edilir.

Ret kararına karşı doğrudan iptal davası açma hakkı da bulunmaktadır. Bu durumda, idare mahkemesine başvurularak kararın iptal edilmesi talep edilebilir. İptal davasında, ret gerekçelerinin hukuka uygun olmadığı ve başvuru sahibinin Türk vatandaşlığına hak kazanması gerektiği ileri sürülür. Her iki durumda da, dilekçeler titizlikle hazırlanmalı ve itiraz gerekçeleri net bir şekilde belirtilmelidir.

Sonuç ve Değerlendirme

Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak isteyenlerin, başvuru sürecinde doğru ve eksiksiz bilgi sunması kritik öneme sahiptir. Özellikle güvenlik kriterleri, başvuranların milli güvenlik veya kamu düzeni açısından bir risk taşıyıp taşımadığının tespiti için detaylı bir incelemeye tabidir. Başvurunun olumlu sonuçlanabilmesi için başvuru sahiplerinin tüm şartları yerine getirmesi gerekmekte olup, bu süreçte hukuki destek almak faydalı olacaktır​.

Anahtar kelimeler: Evlilik yoluyla vatandaşlık, yabancı, Türk vatandaşlığı, avukat, Tuzla, İstanbul

ÖNEMLİ HATIRLATMA: Evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı kazanma süreci, belirli yasal şartlar ve detaylar içeren, hassas bir süreçtir. Bu nedenle, evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak isteyenlerin bu süreci alanında uzman bir danışman eşliğinde yürütmeleri, başvurunun daha sorunsuz ilerlemesini ve olası hak kayıplarının önlenmesini sağlayacaktır.

Read More

كيفية الحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج؟ الشروط والإجراءات

يجب على الأجانب الذين يرغبون في الحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج استيفاء متطلبات معينة وتقديم الوثائق اللازمة بشكل كامل. تتضمن هذه العملية تقديم طلب تفصيلي وإجراء مراجعة لإثبات أن الزواج حقيقي وأن المتقدم لا يشكل خطرًا أمنيًا على تركيا.

1. شروط التقديم

يجب على الأجانب المتقدمين للحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج استيفاء الشروط الأساسية التالية:

الزواج لمدة لا تقل عن ثلاث سنوات: يجب أن يكون الأجانب المتزوجين من مواطن تركي في زواج مستمر لمدة لا تقل عن ثلاث سنوات. يجب أن يكون الهدف من الزواج تكوين وحدة عائلية حقيقية، وليس فقط من أجل الحصول على الجنسية. في حالة اكتشاف زواج أو علاقة بأهداف غير حقيقية، سيتم رفض الطلب.

وحدة الأسرة والزواج: من المهم أن يحافظ الزوجان على وحدة الزواج والحياة الأسرية. قد تؤدي التصرفات التي تنتهك وحدة الزواج أو السلوكيات التي تُعتبر غير لائقة من قبل المجتمع (مثل الأنشطة غير القانونية) إلى نتيجة سلبية في عملية التقديم.

التوافق مع الأمن العام: يجب ألا يشكل المتقدم الأجنبي تهديدًا للأمن العام أو النظام الاجتماعي. لن يتم قبول طلبات الأفراد المرتبطين بأنشطة مثل الإرهاب أو التجسس أو الجريمة المنظمة. تشكل المراجعة الشاملة لأغراض الأمن القومي والنظام العام جزءًا أساسيًا من عملية التقديم.

2. الوثائق المطلوبة

يجب تقديم الوثائق التالية بشكل كامل لتقييم الطلب:

استمارة التقديم: المعروفة بنموذج VAT-6، وهي الوثيقة التي تبدأ عملية التقديم الرسمية.

جواز السفر أو شهادة عدم الجنسية: هذه الوثائق ضرورية للتحقق من هوية المتقدم.

شهادة الزواج ونسخة من السجل السكاني: يجب تقديم نسخة من شهادة الزواج ونسخة من السجل السكاني للزوج التركي.

السجل الجنائي: يزيد السجل الجنائي النظيف من احتمال قبول الطلب.

تصريح الإقامة والصور البيومترية: بالنسبة للمقيمين في تركيا، يجب تقديم تصريح إقامة وصور بيومترية تم التقاطها خلال الأشهر الستة الأخيرة.

3. تحديد موعد ومراجعة الوثائق

تُقدّم الطلبات إلى مديرية الأحوال المدنية وشؤون المواطنة في تركيا أو إلى القنصليات في الخارج. تُقدَّم الوثائق اللازمة خلال الموعد.

مراجعة الوثائق: من الضروري أن تكون الوثائق كاملة لقبول الطلب. لن يتم معالجة الطلبات غير المكتملة.

4. مرحلة المقابلة

في عملية التقديم للحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج، يخضع المتقدم الأجنبي وزوجه التركي لمقابلة مع لجنة من مديرية الأحوال المدنية وشؤون المواطنة في المحافظة. الهدف الرئيسي من هذه المقابلة هو تقييم مدى صدق الزواج وتحديد ما إذا كانت هناك وحدة عائلية حقيقية. تعتبر مرحلة المقابلة إحدى الخطوات التقييمية الأكثر أهمية وشمولية في عملية التقديم.

تطرح اللجنة أسئلة لفهم نمط حياة الزوجين وقراراتهما المشتركة وروتينهما اليومي وجوانب زواجهما. تقوم هذه العملية بفحص دقيق لمعرفة ما إذا كان الزواج يهدف فقط للحصول على الجنسية. بعد تقييم اتساق وصحة إجابات الزوجين، تتوصل اللجنة إلى قرار. إذا تم تقديم رأي إيجابي، يتم إرسال الطلب إلى وزارة الداخلية التي تتخذ القرار النهائي.

5. معايير الأمن والنظام العام

يجب ألا يشكل المتقدم تهديدًا للأمن القومي أو النظام العام في تركيا. ويجب ألا يكون للمتقدم صلات بأنشطة مثل الإرهاب أو الاتجار بالبشر أو التجسس. الأشخاص المتورطون في مثل هذه الأنشطة غير مؤهلين للتقدم بطلب للحصول على الجنسية.

خلال هذه العملية، يقوم قسم الشرطة والمنظمة الوطنية للاستخبارات بفحص السجل الجنائي للمتقدم والتحقيقات الجارية. إذا كان المتقدم يخضع حاليًا للمحاكمة أو التحقيق في أي جريمة، يؤثر ذلك مباشرةً على عملية التقديم. في هذه الحالة، يتم تقديم تقرير أعده قسم شرطة المحافظة إلى وزارة الداخلية التي تتخذ القرار النهائي. الأشخاص المرتبطون بجرائم تهدد الأمن القومي يفقدون حقهم في التقديم للحصول على الجنسية.

تقوم هذه المراجعات بفحص دقيق للتاريخ الشخصي للمتقدم، والسجلات الجنائية، والإجراءات القانونية. إذا قدم المتقدم معلومات أو وثائق إضافية لدعم هذه المراجعات، فيمكن تضمينها في ملف طلبه. ومع ذلك، في حالة وجود محاكمة جارية أو تحقيق جنائي، قد يتم رفض الطلب، مما يمنع المتقدم من الحصول على الجنسية التركية. لذلك، من المهم حل أي قضايا قانونية قبل التقديم.

6. تقديم دعوى قضائية ضد رفض طلب الجنسية عن طريق الزواج

قد يواجه الأشخاص الذين يتقدمون للحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج رفضًا لأسباب مختلفة أثناء عملية التقديم. تشمل هذه الأسباب عدم استيفاء الشروط المطلوبة، تقديم وثائق غير كاملة أو غير صحيحة، عدم تصحيح النواقص في الوقت المحدد، أو نتيجة غير مواتية للمقابلة. عندما يتم اتخاذ قرار بالرفض، يتم إبلاغ المتقدم أو ممثله رسميًا.

يتمتع المتقدم بحقوق قانونية معينة للطعن في قرار الرفض. أولاً، يمكنهم التقدم إلى الجهة المختصة لإعادة النظر في غضون 60 يومًا من إخطار قرار الرفض. خلال عملية الاستئناف، يتم تقديم التماس للطعن في أسباب الرفض وطلب إعادة التقييم.

كما يحق لهم رفع دعوى إلغاء ضد قرار الرفض مباشرةً. في هذه الحالة، يمكن للمتقدم التوجه إلى المحكمة الإدارية لطلب إلغاء القرار. في دعوى الإلغاء، يتم الدفع بأن أسباب الرفض غير متوافقة مع القانون، ويُدعى أن المتقدم يجب أن يستحق الجنسية التركية. في كلتا الحالتين، يجب إعداد الالتماسات بعناية وتحديد أسباب الاعتراض بوضوح.

الخاتمة والتقييم

بالنسبة لأولئك الذين يرغبون في الحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج، فإن تقديم معلومات دقيقة وكاملة أثناء عملية التقديم أمر بالغ الأهمية. تتضمن معايير الأمان، على وجه الخصوص، مراجعة تفصيلية لتحديد ما إذا كان المتقدمون يشكلون خطرًا على الأمن القومي أو النظام العام. يجب أن يستوفي المتقدمون جميع المتطلبات للحصول على نتيجة إيجابية. يمكن أن تكون المساعدة القانونية مفيدة طوال هذه العملية.

كلمات مفتاحية: الجنسية عن طريق الزواج، أجنبي، الجنسية التركية، محامي، توزلا، إسطنبول

تذكير هام: تعتبر عملية الحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج إجراءً حساسًا يحتوي على متطلبات قانونية محددة وتفاصيل. لذلك، يُنصح أولئك الذين يسعون للحصول على الجنسية التركية عن طريق الزواج بإجراء هذه العملية بمساعدة مستشار خبير، لضمان سير عملية التقديم بشكل أكثر سلاسة ومنع فقدان الحقوق المحتملة. يمكنكم التواصل للحصول على الدعم القانوني عبر الرسائل أو الاتصال الهاتفي.

Read More

How to Obtain Turkish Citizenship Through Marriage? Requirements and Procedure

Attorney Meryem Günay

Foreign nationals wishing to acquire Turkish citizenship through marriage must meet specific requirements and submit the necessary documents completely. This process includes a detailed application and review procedure to prove that the marriage is genuine and that the applicant does not pose a security risk to Turkey.

1. Application Requirements

Foreigners applying for Turkish citizenship through marriage must meet the following basic conditions:

At Least Three Years of Marriage: Foreign nationals married to a Turkish citizen must be in a marriage that has lasted for at least three years and is still ongoing. The marriage must aim to form a genuine family unit, not solely for the purpose of obtaining citizenship. Otherwise, if marriages or relationships with false intentions are detected, the application will be rejected.

Family and Marital Unity: It is important that the spouses maintain their marital unity and family life. Actions that violate marital unity or behaviors deemed inappropriate by society (e.g., illegal activities) can lead to a negative outcome in the application process.

Suitability for Public Security: The foreign applicant must not pose a threat to public security or social order. Individuals associated with activities such as terrorism, espionage, or organized crime will not have their applications accepted. A thorough review for national security and public order purposes is an essential part of the application process.

2. Required Documents

The following documents must be submitted completely for the application to be evaluated:

Application Form: Known as the VAT-6 form, this document initiates the official application process.

Passport or Statelessness Certificate: These documents are needed to verify the applicant’s identity information.

Marriage Certificate and Population Registration Copy: A photocopy of the marriage certificate and a population registration copy belonging to the Turkish citizen spouse are required.

Criminal Record: A clean criminal record increases the likelihood of the application being accepted.

Residence Permit and Biometric Photos: For those residing in Turkey, a residence permit and biometric photos taken within the last six months are required.

3. Appointment and Document Review

Applications are submitted to the Population and Citizenship Affairs Directorate in Turkey or to consulates abroad. Necessary documents are submitted during the appointment.

Document Review: It is crucial for the application that the documents are complete. Incomplete applications are not processed.

4. Interview Stage

In the application process for Turkish citizenship through marriage, the foreign applicant and the Turkish citizen spouse are subject to an interview by a commission established at the Provincial Directorate of Population and Citizenship Affairs. The main purpose of this interview is to assess the sincerity of the marriage and whether a real family unit has been established. The interview stage is one of the most critical and comprehensive assessment steps in the application.

The commission asks questions aimed at understanding the couple’s lifestyle, joint decisions, daily routines, and aspects of their marriage. This process thoroughly examines whether the marriage solely aims to acquire citizenship. After assessing the consistency and sincerity of the couple’s answers, the commission forms an opinion. If a positive opinion is given, the application is forwarded to the Ministry of Interior, which makes the final decision.

5. Security and Public Order Criteria

The applicant must not pose a threat to national security or public order in Turkey. The applicant must not have ties to activities such as terrorism, human trafficking, or espionage. Individuals involved in such activities are not eligible to apply for citizenship.

During this process, the police department and National Intelligence Organization examine the applicant’s criminal record and ongoing investigations. If the applicant is currently on trial or under investigation for any crime, this situation directly impacts the application process. In such cases, a report prepared by the Provincial Police Department is submitted to the Ministry of Interior, where the final decision on the application is made. Individuals associated with crimes that threaten national security lose the right to apply for citizenship.

These reviews carefully examine the applicant’s personal history, criminal records, and legal process. If the applicant provides additional information or documents to support these reviews, it can be included in their application file. However, if there is an ongoing trial or criminal investigation, the application may be rejected, preventing the applicant from acquiring Turkish citizenship. Therefore, it is important to resolve any legal situations before applying.

6. Filing a Lawsuit Against the Rejection of Citizenship Application Through Marriage

Those who apply for Turkish citizenship through marriage may face rejection for various reasons during the application process. These reasons may include not meeting the required conditions, submitting incomplete or incorrect documents, failing to correct deficiencies within the given time, or an unfavorable interview outcome. When a rejection decision is made, it is officially notified to the applicant or their representative.

The applicant has certain legal rights to challenge the rejection decision. First, they can appeal to the competent authority for reconsideration within 60 days from the notification of the rejection decision. During the appeal process, a petition is submitted, challenging the grounds of the rejection and requesting a re-evaluation.

There is also the right to file a cancellation lawsuit against the rejection decision directly. In this case, the applicant can apply to the administrative court, requesting the cancellation of the decision. In the cancellation lawsuit, the reasons for rejection are argued as not complying with the law, and it is asserted that the applicant should be entitled to Turkish citizenship. In both cases, petitions must be meticulously prepared, and the grounds for objection should be clearly stated.

Conclusion and Evaluation

For those wishing to acquire Turkish citizenship through marriage, providing accurate and complete information during the application process is critical. Security criteria, in particular, involve a detailed review to determine whether applicants pose a risk to national security or public order. Applicants must fulfill all requirements for a positive outcome. Legal assistance throughout this process can be beneficial.

Keywords: Citizenship through marriage, foreigner, Turkish citizenship, lawyer, Tuzla, Istanbul

IMPORTANT REMINDER: The process of acquiring Turkish citizenship through marriage is a sensitive procedure with specific legal requirements and details. Therefore, it is advisable for those seeking Turkish citizenship through marriage to undertake this process with the guidance of an expert consultant, ensuring a smoother application process and the prevention of possible rights losses. For legal support, you can reach out via message or call.

Read More